Değerli Canlar!
Allah Tala sevgisinden ve merhametinden bizi yoksun mazlum bırakmasın ve tüm dünya halkların’a akıl ve zeyin açıklığını vermesini ve merhametle donanmasını canı gönülden dilerim.
Neler oluyor bu ölümlü dünya’da ülkemizde, bölgemizde ?
Mustafa Kemal Atatürk’ün bir sözü var “ Yurtta sulh, Cihanda sulh” gündemi tespit etmek için bu sözün geçerli olup olmadığıdır, ne yazıkı hiç birşey yerli yerinde durmuyor, bu sözlerde iyi niyet olarak kalmaktadır, o zaman Mustafa kemal Atatürk neden boşyere nefesini bu cümleyi konuşurken harcasın, sorusu aklımıza gelmiyormu!
Tabiki yapılan Lozan anlaşmaları Türkiye Cumuhriyetin’in ve Devletinin elerini ve kolarını Emperialist devletleri bu anlaşmayla bağlamıştır, İsmet İnönü ve Türk heyeti bu konuda çok açeleçi davranıp ve Ankara’dan gelen haberleri dinleyerek, bir an evel barışın yapılmasını emirini almıştır. Emperialistler Türk Devletinin genişlenme hevesini kırmıştır ve geleceğe yeni beraberinde getiren sorunların çekirdeğini oluşturmuştur. Şimdi biz anlıyoruz’ki neden kemalizim şiarı ülkemizde herşey’den önçe geldiğini ve Kemalizim iktidarları ayakta kaldıkça
Lozan anlaşması’da uygulanaçağı anlamına gelir diye anlaşılmaktadır ve bu anlayışa bağlı olarak’ta 1. Dünya savaşı sonunda galip güçlerce dikte ettirilen ve ağır şartlara sahip barış antlaşmaları 2. Dünya savaşı'na zemin hazırlarken, Lozan'da karşılıklı pazarlıkla barışın güvencesini oluşturan bir düzenleme yapılmıştır. Bu nedenle, savaşı bitiren antlaşmalar içinde halen uygulanan sadece Lozan'dır. Tabiatıyla, bunda Türkiye'nin Atatürk'ün belirlediği Yurtta Sulh, Cihanda Sulh ilkesine sadık kalması ve Lozan Antlaşmasının hükümlerinin uygulanmasında da bu ilkeyi gözetmesinin rolü büyüktür ve böylece Sevr Anlaşması, Lozan Anlaşması yapılmasıyla iptal edilmiştir.
Bakalım batının Emperialistleri zamanımızda nasıl bir yol çizeçeklerini sayın. Prof. Dr. M.Sadık Acar ve DEÜ. İİBF. Öğretim Üyesi aşadaki internet’e yayınladıkları anlıntıyı size sunmaktayız, gerçekleri ortaya koydukları için saklamak istemiyoruz.
BATI’NIN ORTA DOĞU POLİTİKASI: FEODALİZM
Batı kapitalizminin egemen sınıfları, varlıklarını ve üstün konumlarını devam ettirebilmek için dünyanın geri kalan kısmının kaynaklarını sömürmek zorundadırlar. Özellikle günümüz teknolojisinde Orta Doğu, Kafkasya ve Orta Asya’nın zengin doğal gaz ve petrol yatakları özel bir önem taşımaktadır. Orta Doğu, petrolün yanı sıra, Avrupa-Asya deniz ticaret yolu ile, Hazar-Kafkasya-Güney Denizleri arasındaki stratejik geçişin kavşak alanıdır. Bu bakımdan Orta Doğu, Batı egemenlerinin hep ilgi odağı olmuştur. Sömürü düzeni, içeriden yardım almadan kurulamayacağı için yerli işbirlikçilere her zaman ihtiyaç duyulmuştur. Bunun için Şah gibi müstebit monarkların ve Saddam gibi diktatörlerin yaratılması gerekirdi. Bu işbirlikçiler bir süre kullanıldıktan sonra tasfiye edilip, yerlerine yenilerini getirmek Batılı egemenlerin değişmez yönetim tarzı olmuştur. Eğer böyle yapılmazsa, Saddam örneğinde görüldüğü gibi, yerli işbirlikçiler kendi otoritelerini sağlamlaştırarak günün birinde başına buyruk hareket edebilirler, Batılı Efendi(!)ye “Yes Yâ Sahip” demekte isteksizlik gösterebilirler. Bugün Kuzey Irak’taki işbirlikçibaşı Barzani’dir ve bir gün ABD tarafından –tasfiye edilmese bile- yalnız bırakılması muhtemeldir. Bunu açıklamak için Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Avrupa Birliği’nin (AB) dünya görüşü farklılıklarını ve bunun Orta Doğu’ya yansımalarını yorumlayarak gözden geçirmek gerekir.
Emperyalizmin bir ülkeyi ele geçirmesi zayıf noktalarını istismar ederek gerçekleşir. İstismarın en etkili yöntemi, var olan sorunu derinleştirmek ve bununla ülkenin bütününü suçlamaktır. Bu suçlama yapılırken, referans olarak yayılmacı ülkenin savunur göründüğü evrensel değerler kullanılır. Böylece hasis çıkarlar makyajlanmış olur. AB’nin makyaj malzemesi “sosyal demokrasi”, ABD’ninki “liberal demokrasi”dir.
Prof. Dr. M. Sadık ACAR
DEÜ.İİBF.Öğretim Üyesi
Zamanımıza kadar Lozan Antlaşması gelmiştir Yurtta Sulh, Cihanda Sulh sloganı ile şimdiye kadar bir başarı zanedilerek ve Türk ordusu buna kayıtsız şartsız uygulamıştır, tahki AKP’nin Başbakanı bu sözleri söyleyene kadar 'Askerlik, yan gelip yatma yeri değildir.'
Neden bu laflar söylendi ve kimlere işareti verdi, tahmin ederim bu fazla sürmez öğreniriz ve öyle oldu, Türk ordusu Pkk’ ya karşı kuzey İrak’a girdi.
Orta Doğu, Kafkasya ve Orta Asya’nın yeni bir politikası dönüyor kimin insiyatifinde tabiki batı emperialistlerin ( ABD ve AB ) ortak çıkarları temelinde hareket etmektedirler, çünkü Rus emperialisteri ham madeleriyle ( Gaz ve Petrol ) tehlike arz etmektedirler, çünkü Avrupa
emperialistleri Rusların elinde kukla durumuna düşmektedir.
09 Ağustos 2008 12:55 Gürcistan'ın Güney Osetya'ya saldırması ile başlayan Rusya Gürcistan savaşı Batı Emperialistlere bir fırsat olup yerlerini alıp, Ruslara karşı baskı yapıp tahmin edebileceğimiz kadar tavizler almak istemindedirler.
Bu harekete Samuel Huntington oluşturmuş olduğu Medeniyetler Çatışması felsefesine çok yakındır. Samuel Huntington, yani oluşturmuş olduğu felsefe materiyalist ve ataizimin bayraktarlığını yapan hasta bir insan, nasıl hasta olan bir insan olduğunu ve başka bilimsel yazıları olan Yazarların eleştirilerine mahruz kalan acınacak ve nefsine sahib olmıyan, şeytanın çemberinde dolaşan ve orta doğu politikasına hizmet veren bir şahısdır.

Medeniyetlerin Çatışması
Ülkeler bazında kültürleri gösteren bir harita.

Açık mavi ortodoks ülkeleri Lacivert batı ülkeleri
Mor latin amerika ülkeleri Yeşil islam ülkeleri
Kahverengi afrika ülkeleri Turuncu hint ülkeleri
Sarı budist ülkeleri kırmızı japon ülkesi
bordo çin medeniyetinin yayılma alanını gösteriyor.
Yalnız ülkeler ise siyah renklerde gösterilmişler.
Orta Doğu, Kafkasya ve Orta Asya haritası değişmesi Allahın bir emri’mi? Haşa. Olsa, olsa bir Emperializmin, Büyük Sanay Şirketlerin, Siyonist ve Masonların örgütlerinin ve onların tapdığı seytan’nın pilanı olabilir ve ançak böyle cahilçe madiyete dayanan düşünçenin insanları aldata bilir ve insanı kendi hakimiyetine çekmeye çalışmaktadır ve sistemini oluşturmuş, bir örümçek gibi ağını yapmış ve bir kenarda kurbanlarını tuzağa girmesini bekliyor.
Bizim bu anda yaşadığımız sistem Emperialist çag sistemidir, yani biz onların Fabrikaların’da çalışıyoruz, onların oluşturmuş olduğu devletlerin vatandaşlarıyız, en azından onların hakim olmuş olduğu ülkelerin vatandaşlarıyız, savunma ordusu ve polis onların emrinde, devlet bürokratisi onların emrinde, din merkezleri onların ellerinde, spor ve kültürel faaliyetler onların elinde ve öğretim bakanlıkları onların ellinde, demokratik kitle örgütleri onların nefes boroları gibi çalışmaktadır, o da onların elinde ve en önemlilerinden televziyon, yani basın ve yayın, insanların fikirlerin şekillenmesinde rol oynuyan ve onların bizlere dikte etikleri bir düzenin veya bir hayalin içerisindeyiz ve başka birşey olabileçeğini hiç ve hiç ezilmekten fırsat bulup sirkilenemiyoruz, sirkilensen bile hemen bir uyku tokmağı hazır gibi bekliyor üzerimizde.
Allah Tala sevgisinden ve merhametinden bizi yoksun mazlum bırakmasın ve tüm dünya halkların’a akıl ve zeyin açıklığını vermesini ve merhametle donanmasını canı gönülden dilerim.
Neler oluyor bu ölümlü dünya’da ülkemizde, bölgemizde ?
Mustafa Kemal Atatürk’ün bir sözü var “ Yurtta sulh, Cihanda sulh” gündemi tespit etmek için bu sözün geçerli olup olmadığıdır, ne yazıkı hiç birşey yerli yerinde durmuyor, bu sözlerde iyi niyet olarak kalmaktadır, o zaman Mustafa kemal Atatürk neden boşyere nefesini bu cümleyi konuşurken harcasın, sorusu aklımıza gelmiyormu!
Tabiki yapılan Lozan anlaşmaları Türkiye Cumuhriyetin’in ve Devletinin elerini ve kolarını Emperialist devletleri bu anlaşmayla bağlamıştır, İsmet İnönü ve Türk heyeti bu konuda çok açeleçi davranıp ve Ankara’dan gelen haberleri dinleyerek, bir an evel barışın yapılmasını emirini almıştır. Emperialistler Türk Devletinin genişlenme hevesini kırmıştır ve geleceğe yeni beraberinde getiren sorunların çekirdeğini oluşturmuştur. Şimdi biz anlıyoruz’ki neden kemalizim şiarı ülkemizde herşey’den önçe geldiğini ve Kemalizim iktidarları ayakta kaldıkça
Lozan anlaşması’da uygulanaçağı anlamına gelir diye anlaşılmaktadır ve bu anlayışa bağlı olarak’ta 1. Dünya savaşı sonunda galip güçlerce dikte ettirilen ve ağır şartlara sahip barış antlaşmaları 2. Dünya savaşı'na zemin hazırlarken, Lozan'da karşılıklı pazarlıkla barışın güvencesini oluşturan bir düzenleme yapılmıştır. Bu nedenle, savaşı bitiren antlaşmalar içinde halen uygulanan sadece Lozan'dır. Tabiatıyla, bunda Türkiye'nin Atatürk'ün belirlediği Yurtta Sulh, Cihanda Sulh ilkesine sadık kalması ve Lozan Antlaşmasının hükümlerinin uygulanmasında da bu ilkeyi gözetmesinin rolü büyüktür ve böylece Sevr Anlaşması, Lozan Anlaşması yapılmasıyla iptal edilmiştir.
Bakalım batının Emperialistleri zamanımızda nasıl bir yol çizeçeklerini sayın. Prof. Dr. M.Sadık Acar ve DEÜ. İİBF. Öğretim Üyesi aşadaki internet’e yayınladıkları anlıntıyı size sunmaktayız, gerçekleri ortaya koydukları için saklamak istemiyoruz.
BATI’NIN ORTA DOĞU POLİTİKASI: FEODALİZM
Batı kapitalizminin egemen sınıfları, varlıklarını ve üstün konumlarını devam ettirebilmek için dünyanın geri kalan kısmının kaynaklarını sömürmek zorundadırlar. Özellikle günümüz teknolojisinde Orta Doğu, Kafkasya ve Orta Asya’nın zengin doğal gaz ve petrol yatakları özel bir önem taşımaktadır. Orta Doğu, petrolün yanı sıra, Avrupa-Asya deniz ticaret yolu ile, Hazar-Kafkasya-Güney Denizleri arasındaki stratejik geçişin kavşak alanıdır. Bu bakımdan Orta Doğu, Batı egemenlerinin hep ilgi odağı olmuştur. Sömürü düzeni, içeriden yardım almadan kurulamayacağı için yerli işbirlikçilere her zaman ihtiyaç duyulmuştur. Bunun için Şah gibi müstebit monarkların ve Saddam gibi diktatörlerin yaratılması gerekirdi. Bu işbirlikçiler bir süre kullanıldıktan sonra tasfiye edilip, yerlerine yenilerini getirmek Batılı egemenlerin değişmez yönetim tarzı olmuştur. Eğer böyle yapılmazsa, Saddam örneğinde görüldüğü gibi, yerli işbirlikçiler kendi otoritelerini sağlamlaştırarak günün birinde başına buyruk hareket edebilirler, Batılı Efendi(!)ye “Yes Yâ Sahip” demekte isteksizlik gösterebilirler. Bugün Kuzey Irak’taki işbirlikçibaşı Barzani’dir ve bir gün ABD tarafından –tasfiye edilmese bile- yalnız bırakılması muhtemeldir. Bunu açıklamak için Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Avrupa Birliği’nin (AB) dünya görüşü farklılıklarını ve bunun Orta Doğu’ya yansımalarını yorumlayarak gözden geçirmek gerekir.
Emperyalizmin bir ülkeyi ele geçirmesi zayıf noktalarını istismar ederek gerçekleşir. İstismarın en etkili yöntemi, var olan sorunu derinleştirmek ve bununla ülkenin bütününü suçlamaktır. Bu suçlama yapılırken, referans olarak yayılmacı ülkenin savunur göründüğü evrensel değerler kullanılır. Böylece hasis çıkarlar makyajlanmış olur. AB’nin makyaj malzemesi “sosyal demokrasi”, ABD’ninki “liberal demokrasi”dir.
Prof. Dr. M. Sadık ACAR
DEÜ.İİBF.Öğretim Üyesi
Zamanımıza kadar Lozan Antlaşması gelmiştir Yurtta Sulh, Cihanda Sulh sloganı ile şimdiye kadar bir başarı zanedilerek ve Türk ordusu buna kayıtsız şartsız uygulamıştır, tahki AKP’nin Başbakanı bu sözleri söyleyene kadar 'Askerlik, yan gelip yatma yeri değildir.'
Neden bu laflar söylendi ve kimlere işareti verdi, tahmin ederim bu fazla sürmez öğreniriz ve öyle oldu, Türk ordusu Pkk’ ya karşı kuzey İrak’a girdi.
Orta Doğu, Kafkasya ve Orta Asya’nın yeni bir politikası dönüyor kimin insiyatifinde tabiki batı emperialistlerin ( ABD ve AB ) ortak çıkarları temelinde hareket etmektedirler, çünkü Rus emperialisteri ham madeleriyle ( Gaz ve Petrol ) tehlike arz etmektedirler, çünkü Avrupa
emperialistleri Rusların elinde kukla durumuna düşmektedir.
09 Ağustos 2008 12:55 Gürcistan'ın Güney Osetya'ya saldırması ile başlayan Rusya Gürcistan savaşı Batı Emperialistlere bir fırsat olup yerlerini alıp, Ruslara karşı baskı yapıp tahmin edebileceğimiz kadar tavizler almak istemindedirler.
Bu harekete Samuel Huntington oluşturmuş olduğu Medeniyetler Çatışması felsefesine çok yakındır. Samuel Huntington, yani oluşturmuş olduğu felsefe materiyalist ve ataizimin bayraktarlığını yapan hasta bir insan, nasıl hasta olan bir insan olduğunu ve başka bilimsel yazıları olan Yazarların eleştirilerine mahruz kalan acınacak ve nefsine sahib olmıyan, şeytanın çemberinde dolaşan ve orta doğu politikasına hizmet veren bir şahısdır.

Medeniyetlerin Çatışması
Ülkeler bazında kültürleri gösteren bir harita.

Açık mavi ortodoks ülkeleri Lacivert batı ülkeleri
Mor latin amerika ülkeleri Yeşil islam ülkeleri
Kahverengi afrika ülkeleri Turuncu hint ülkeleri
Sarı budist ülkeleri kırmızı japon ülkesi
bordo çin medeniyetinin yayılma alanını gösteriyor.
Yalnız ülkeler ise siyah renklerde gösterilmişler.
Orta Doğu, Kafkasya ve Orta Asya haritası değişmesi Allahın bir emri’mi? Haşa. Olsa, olsa bir Emperializmin, Büyük Sanay Şirketlerin, Siyonist ve Masonların örgütlerinin ve onların tapdığı seytan’nın pilanı olabilir ve ançak böyle cahilçe madiyete dayanan düşünçenin insanları aldata bilir ve insanı kendi hakimiyetine çekmeye çalışmaktadır ve sistemini oluşturmuş, bir örümçek gibi ağını yapmış ve bir kenarda kurbanlarını tuzağa girmesini bekliyor.
Bizim bu anda yaşadığımız sistem Emperialist çag sistemidir, yani biz onların Fabrikaların’da çalışıyoruz, onların oluşturmuş olduğu devletlerin vatandaşlarıyız, en azından onların hakim olmuş olduğu ülkelerin vatandaşlarıyız, savunma ordusu ve polis onların emrinde, devlet bürokratisi onların emrinde, din merkezleri onların ellerinde, spor ve kültürel faaliyetler onların elinde ve öğretim bakanlıkları onların ellinde, demokratik kitle örgütleri onların nefes boroları gibi çalışmaktadır, o da onların elinde ve en önemlilerinden televziyon, yani basın ve yayın, insanların fikirlerin şekillenmesinde rol oynuyan ve onların bizlere dikte etikleri bir düzenin veya bir hayalin içerisindeyiz ve başka birşey olabileçeğini hiç ve hiç ezilmekten fırsat bulup sirkilenemiyoruz, sirkilensen bile hemen bir uyku tokmağı hazır gibi bekliyor üzerimizde.
Değerli Canlar dünya’da üç kutupun olduğuna inanıyorum ve bu kutupları böyle açıklaya biliriz :
1- Maneviyete inanan kutup (Allah’ın talibleri)
2- Maneviyete tam inanmayan arada kalan kutup (Allah’ın
buyruklarından bilgisiz bir insan)
3- Made varlığına inanan bir insan kutupu ( Allah’a inanmiyan )
Samuel Huntington değişine göre batı devletlerini diğer kültürlerden korumak gerektiğini, çidi bir şekilde savunmaktadır.
Batı devletleri doğru ve adaletli olsaydı savaşlar olmazdı, buda kendilerinin Yüçe Tanrı’nın buyruklarını Tevratı ve İnçil’i hayat ibadetlerinde doğru uygulasalardı, bugün kalkıp Samuel Huntington’un oyununa gelmezlerdi ve buna Rusya bile dahil.
Dünya bir haksız savaşların tam ortasına doğru bir gidişat göstermektedir, bu kimin çıkarına olaçaktır, tabiki bu dünya halkların çıkarına olmıyacaktır, sadece bu savaşlar Emperialist paylaşım savaşları olaçaktır ve bazı ülkeler bölünüp parçalanaçaktır ve yüzbinlerce insan öldürülecektir kim tarafından? Bu Emperial güçler tarafından ve bu anda bizler bile bu güçlere madi olarak destek vermekteyiz, farkında olmadan.
Onların üretiklerini biz dünya halkları olarak tüketmekteğiz ve bu 3. guruba yani made varlığına inanan insanların ve onlara taraf olan ve tapan insanların çıkarlarına ve ekmeğine yağ ve bal sürmekteyiz. 2. gurubta onlara bağımlı olduğundan dolay, ekmek parası diğerek onlara uymak zorunda kendisini his etmektedir. 1. gurubta Hakk yoluna inanan ve hayat ibadetlerinde noksanlık göstermemek için, hayatın her alanında uygulamaya koymaktadır. Bu 1. gurub içinde Ehlibeyte bağlı olan gerçek Alevilerden, Seyyitlerden ve gerçekten Tevrat’a, İnçil’e ve Kuranı Kerime ve Allah’ın ipine sarılan ve O’nun hakk yolundan ayrılmayan dünya halklarına, bu guruba dahil etmek istiyorum.
Kati ve kati olarak Emevi, Abbasi, Siyonist ve Mason anlayışlara sahib olan insanların dünya halkların başdüşmanıdır.
1- Maneviyete inanan kutup (Allah’ın talibleri)
2- Maneviyete tam inanmayan arada kalan kutup (Allah’ın
buyruklarından bilgisiz bir insan)
3- Made varlığına inanan bir insan kutupu ( Allah’a inanmiyan )
Samuel Huntington değişine göre batı devletlerini diğer kültürlerden korumak gerektiğini, çidi bir şekilde savunmaktadır.
Batı devletleri doğru ve adaletli olsaydı savaşlar olmazdı, buda kendilerinin Yüçe Tanrı’nın buyruklarını Tevratı ve İnçil’i hayat ibadetlerinde doğru uygulasalardı, bugün kalkıp Samuel Huntington’un oyununa gelmezlerdi ve buna Rusya bile dahil.
Dünya bir haksız savaşların tam ortasına doğru bir gidişat göstermektedir, bu kimin çıkarına olaçaktır, tabiki bu dünya halkların çıkarına olmıyacaktır, sadece bu savaşlar Emperialist paylaşım savaşları olaçaktır ve bazı ülkeler bölünüp parçalanaçaktır ve yüzbinlerce insan öldürülecektir kim tarafından? Bu Emperial güçler tarafından ve bu anda bizler bile bu güçlere madi olarak destek vermekteyiz, farkında olmadan.
Onların üretiklerini biz dünya halkları olarak tüketmekteğiz ve bu 3. guruba yani made varlığına inanan insanların ve onlara taraf olan ve tapan insanların çıkarlarına ve ekmeğine yağ ve bal sürmekteyiz. 2. gurubta onlara bağımlı olduğundan dolay, ekmek parası diğerek onlara uymak zorunda kendisini his etmektedir. 1. gurubta Hakk yoluna inanan ve hayat ibadetlerinde noksanlık göstermemek için, hayatın her alanında uygulamaya koymaktadır. Bu 1. gurub içinde Ehlibeyte bağlı olan gerçek Alevilerden, Seyyitlerden ve gerçekten Tevrat’a, İnçil’e ve Kuranı Kerime ve Allah’ın ipine sarılan ve O’nun hakk yolundan ayrılmayan dünya halklarına, bu guruba dahil etmek istiyorum.
Kati ve kati olarak Emevi, Abbasi, Siyonist ve Mason anlayışlara sahib olan insanların dünya halkların başdüşmanıdır.