1) Mehdi (a.s) gaib dönemi



Doğumunun Gİzlİ Olması


Ümeyye oğulları ve Abbas oğulları dönemi, özellikle altıncı İmam Cafer Sadık (a.s) zamanı ve sonrası, halifelerin Ehl-i Beyt İmamlarına karşı çok hassas oldukları bir devirdir. Bunun sebebi de toplumun onlara çok ilgi duyması, gün geçtikçe toplumdaki etkilerinin artması ve halkın onlara olan sevgisinin çoğalmasından korkuyorlardı. Bu durum karşısında Abbasi halifeleri kendi iktidarlarını tehlikede görüyorlardı; özellikle vaat edilen Mehdi (a.s) Hz. Peygamber (s.a.a)’in neslinden olup İmam Hasan Askeri (a.s)’ın soyundan geleceği ve dünyayı adalet ve eşitlikle dolduracağı meşhur olması sebebiyle İmam Hasan Askeri (a.s)’ı sıkı bir şekilde Samerra’da gözaltına almışlardı. Abbasiler, geleceği vaat edilen bu bebeğin dünyaya gelmesini engellemeye çalışıyorlardı, ama bu doğumun gerçekleşmesinde Allah’ın iradesi söz konusu idi. Onun için Abbasilerin çalışmaları neticesiz kaldı ve Allah Teala, Musa (a.s) gibi onun doğumunu da gizli kıldı. Bununla birlikte İmam Hasan Askeri (a.s)’ın özel ashabı, vaat edilen bu İmam’ı babası hayatta iken defalarca gördüler. İmam Hasan Askeri (a.s) dünyadan göçtükleri zaman yine İmam Mehdi (a.s) açığa çıkarak özel bir toplulukla birlikte babasının cenaze namazını kıldırdı ve halk onu gördü, ondan sonra da İmam (a.s) gözlerden kayboldu.


Gaybet-i Suğra ve Kubra


On birinci İmam Hasan-ı Askeri (a.s)’ın şahadetinden sonra, hicri 260 yılından 329 yılına kadar yani 69 yıl Gaybet-i Suğra (Küçük Gizlilik) dönemidir. O zamandan Hz. Mehdi (a.s) zuhur edinceye kadar ki dönem de Gaybet-u Kubra (Büyük Gizlilik) dönemidir.
Gaybet-i Suğra’da, halkın İmam Mehdi (a.s) ile ilişkisi tamamen kesilmedi, ama sınırlıydı. Şiiler, Ehlibeyt talib’lerinden olan ‚Özel naipler vasıtasıyla sorunlarını İmam’a ulaştırıp cevap alabiliyorlardı. Gaybet-i Suğra dönemi, halk ile İmam arasındaki irtibatın tamamen kesildiği Gaybet-i Kubra dönemi için bir hazırlık olarak tanımlanabilir. Bu dönemde halk, İmam’ın genel vekilleri sayılan müçtehit ve fakihlere başvurmakla görevli kılındılar.
Eğer Gaybet-i Kubra ansızın ve birden gerçekleşseydi düşüncelerin sapmasına ve zihinlerin onu kabullenmemesine sebep olabilirdi; ama Gaybet-i Suğra müddetince zihinler yavaş-yavaş hazırlandı ve daha sonra Gaybet-i Kubra dönemi başladı. Ayrıca Gaybet-i Suğra zamanında, özel naipler vasıtasıyla İmam (a.s) ile sağlanan irtibat ve o dönemde Şiilerden bazılarının İmam Mehdi (a.s)’ın huzuruna gitmeleri onun doğum ve hayatı meselesini daha da sabitleştirdi.
Gaybet-i Kubra eğer bunlardan önce olmuş olsaydı, belki de bu mesele bu kadar açık olmayacak ve bazıları şüpheye düşecekti. Allah Teala kendi hakimiyetiyle Peygamber (s.a.a) ve İmamların da bildirdikleri gibi Ehl-i Beyt izleyicilerinin inançlarının sarsılmaması, İmamlara olan inançlarını yitirmemeleri, Hz. Mehdi (a.s)’ı ve İlahi kurtuluşu beklemeleri, gaybet zamanında Allah’ın dinine sarılıp kendilerini eğitmeleri ve İmam Mehdi (a.s)’ın kıyamı için Allah’ın emri gelinceye kadar dini vazifelerini yerine getirmeleri için tam gaybete hazırlık gayesiyle kısa müddetli olan Gaybet-i Suğra ve ondan sonra uzun müddetli olan Gaybet-i Kubra olmak üzere, İmam Mehdi (a.s) için iki çeşit gaybet takdir etti.


Dört Naip

Gaybet-i Suğra zamanında Ehlibeyt’in talibleri olan dört kişi İmam Mehdi (a.s)’ın özel naibi olmuştur. Onlar İmam’ın huzuruna gider, İmam’ın da cevaplarını halka iletirlerdi.
Bu dört naibin dışında İmam (a.s)’ın çeşitli şehirlerde de vekilleri vardı, onlar da bu dört naip vasıtasıyla halkın meselelerini İmam (a.s)’a ulaştırıyorlardı.
Dört naip ise şunlardır:
1) Ebu Amr Osman bin Said-i Amiri.
2) Ebu Cafer Muhammed bin Osman bin Said-i Amiri.
3) Ebul- Kasım Hüseyn bin Ruh Nevbahti.
4) Ebul Hasan Ali bin Muhammed Semuri.
Zuhuru Bekleyİş
Emirul- Muminin Ali (a.s), Resulullah (s.a.a)’ den şöyle nakleder: İbadetlerin en üstünü Mehdi’nin zuhurunu beklemektedir.
İmam Zeynul- Abidin (a.s) da buyurmuştur ki:
On iki İmam’ın gaybeti uzun sürecektir. Onun imametine inancı olan ve gaybet zamanında zuhurunu bekleyen halk, diğer zamanlarda yaşayan halktan daha üstündür. Çünkü Allah-u Teala onlara öyle bir akıl, düşünce ve marifet derecesi vermiştir ki, onlar için gaybet zamanı, İmam’ın hazır bulunduğu zaman gibidir ve Allah onları Resulullah (s.a.a) in huzurunda cihat eden Sahabesi gibi kılmıştır; doğrusu onlar bizim samimi ve gerçek şiilerimizdir. Onlar, gizli ve aşikar olarak insanları Allah’a yönelmeye çağırırlar. Zuhuru beklemek ise en büyük kurtuluştur. Bekleyiş, beklenen şeyin gerçekleşmesini gözlemektir. Bekleyiş, düşünce ve duyguyu beklenen şey üzerinde yoğunlaştırmaktır. Bekleyiş, insanın fikir ve çabasının çoğalmasına sebep olur. Bekleyiş, zorlukların insana kolay gelmesini sağlar. Çünkü zorlukların giderilme eşiğinde olduğu bilincindedir. Bekleyiş, nefsi ve hatta diğerlerini ıslah etmeyi gerektirdiği gibi Hz. Mehdi (a.s)ın düşmanlarına galip gelmesini sağlamak için insanın ortamı hazırlaması, bu hedef için gerekli olan bilgi, ilim ve vesileleri tahsil etmesini de gerektirir.



2 Mehdi (a.s) zuhur dönemi

Hz. Mehdi (a.s) zuhur konusunda çok ihtilaflı anlayışlar mevcut olduğunu, bu anlayışı yıkmak, Allah’ıma bin şükürler olsun, bu hak bize ve niçe hak yolcularına nasip olmuştur. Hz.Mehdi zuhur konusunda sunni tarafında (kendine el sünnet diye adlandıran alimlerin) yanılgılarının olmadığı bu doğrudur, ama nasıl bir zuhur edeceği konusunda bazı el sünnet alimleri kendilerini mücedit ilan ederek yanlış bir düşüncede yanlış tohumlarını ekmiş durumundalar ve saptırmayada hiç ve hiç utanmıyorlar.
Ehlibeyt’e ve Alevi toplumuna, yani hakk’a talib olanlara karşı Emeviler, Abbasiler,Selçuklular, Osmanlılar (Yavuz Selim’den sonra gelen Padişahları kastederek) ve Türk Devletine kene gibi yapışan emevi felsefesi ve cahiliyeti, Mehdi’lik konsunda saptırmalara sürekli başvurmuşlardır. Bu konu ile ilgili hadislerden sonra daha derin bir şekilde yanıtlamaya çalışacağız.


HZ. FATIMA VE ONBİR İMAM, HZ. MEHDİ’Yİ (A.S) HABER VERMİŞLERDİR

Hz. Peygamber’in (s.a.a) Ehl-i Beyt’i Hz. Fatıma ve masum imamların Mehdi hakkındaki inancı konuşsunda şunu söylemek gerekir: Hz. Resul-i Ekrem’in (s.a.a) vefatından sonra da Mehdi'lik mevzusu Müslümanlar ve masum imamların ashabının nezdinde yaygın ve konuşulan bir mevzuydu. Hz. Peygamber’in hadislerine herkesten daha iyi bilen Ehl-i Beyt’i nübüvvet esrarı ve ilimlerinin varisi olup Mehdi'lik hakkında konuşmuş ve insanların bu husustaki sorularına cevab vermiştir. İşte buna birkaç örnek:

HZ. ALİ (A.S), HZ. MEHDİ’NİN GELECEĞİNİ HABER VERMİŞTİR

Hz. Ali b. Ebu Talib (a.s) şöyle buyuruyor: "Vaat edilmiş Mehdi bizden olacaktır ve ahir zamanda zuhur edecektir. Hiç bir millet arasında ondan başka beklenilen bir Mehdi yoktur." [1]
Bu hususta Hz. Ali’den yaklaşık elli hadis nakledilmiştir.

HZ. FATlMA (A.S) HZ. MEHDİ’NİN GELECEĞİNİ HABER VERMİŞTİR
Hz. Fatıma (a.s) Hz. Hüseyin’e (a.s) şöyle buyurmuştur: "Ben seni doğurunca Resulullah yanıma geldi, seni kucağına aldı. Sonra şöyle buyurdu: Ey Fatıma! Hüseyn’ini al ve bil ki o dokuz imamın babasıdır. Neslinden salih imamlar vücuda gelecektir ki dokuzuncusu Kâim’dir." [2] (Bu manayı ifade eden üç hadis nakledilmiştir.)

HZ. HASAN B. ALİ (A.S)

Hz. Hasan b. Ali (a.s) şöyle buyuruyor: "Ceddim Resulullah’tan (s.a.a) sonra imamlar oniki kişidir. Dokuzu kardeşim Hüseyin’in soyundandır ve bu ümmet’in Mehdi’si de onun soyundandır." [3]
Bu konuda dört hadis nakledilmiştir.

HZ. HÜSEYİN B. ALİ (A.S)

Hz. Hüseyin b. Ali (a.s) şöyle buyurur: "Oniki İmam bizdendir. Ali b. Ebi Talib onların birincisidir. En sonları ise benim dokuz (göbekten) evladımdır ve hak üzere kıyam edecektir. Allah Teala onun bereketiyle çorak yerleri bayındır ve hak dini bütün dinlere galib kılacaktır. Müşrikler istemese de (bu böyle olacaktır.) Mehdi bir müddet gözlerden kaybolacaktır; gaybet zamanında bir grup dinden çıkacak ama diğer bir grup azmini koruyacak ve bu yüzden birtakım eziyetlere düçar olacaktır. İnsanlar onları kınayarak şöyle diyeceklerdir: "Eğer inancınız doğru ise vaat edilmiş imamınız ne zaman kıyam edecektir?" Ama bilin ki gaybet zamanında her kim düşmanların eziyet ve yalanlamasına tahammül ederse Allah yolunda Resulullah’ın (s.a.a) yanında kılıcıyla savaşan kimse gibidir". [4]
Bu konuda bu hadisten başka onüç hadis nakledilmiştir.

HZ. İMAM ZEYNU'EL ABİDİN (A.S)

Hz. Ali b. Hüseyin ZEYNEL ABİDİN (a.s) şöyle buyurur: "Kâim’imizin doğumu insanlara gizli kalacaktır. Öyle ki onun doğmadığını söyleyeceklerdir. O'nun gizli kalmasının sebebi, kıyam edince hiç kimsenin biatının boynunda kalmamasını istemesidir." [5]
Aynı manayı ifade eden bundan, başka on hadis nakledilmiştir.

HZ. İMAM MUHAMMED BAKIR (A.S)

Hz. Bâkır (a.s), Eban b. Tağlib’e şöyle buyurdu: "İmamlık Resulullah’tan bizlere kalan bir ahittir. Peygamber’den sonra imamlar oniki kişidir ki dokuzu Hüseyin’in soyundandır. Mehdi de bizdendir ve ahir zamanda dini koruyacaktır." [6]
Bu hususta ayrıca İMAM MUHAMMED BÂKIR'DAN (A.S) altmış iki hadis daha nakledilmiştir.

HZ. İMAM CAFER SADlK (A.S)

Hz. İMAM CA'FER SADIK (a.s) şöyle buyuruyor: "Bütün imamlara inanan ama Mehdi’nin varlığını inkâr eden kimse hakikatte bütün peygamberlere iman eden ama Muhammed (s.a.a)’in nübüvvetini inkâr eden kimse gibidir. Ona "Ey Resulullah’ın evladı, Mehdi kimin soyundandır?" diye sorulunca da şöyle buyurdu: "Yedinci İmam (Musa b. Cafer)’in beş göbekten evladı Mehdi’dir. Ama o gaybete çekilecektir. Adını zikretmek sizler için caiz değildir. [7]
Ayrıca yüz yirmi üç hadis daha nakledilmiştir.

HZ. MUSA B. CAFER (A.S)

Hz. Musa b. Cafer (a.s), Yunus b. Abdurrahman’ın "Sen hak üzere kıyam eden kimse misin?" sorusuna cevaben "Evet" buyurdu, "Ben de hak üzere kıyam eden kimseyim. Ama yeryüzünü düşmanlardan temizleyen ve heryeri adaletle dolduran Kâim benim beş (göbekten) evladımdır. Sakınmak için uzun bir müddet gaybete çekilecektir. Gaybet zamanında bazı kimseler dinden çıkacaktır. Ama bazıları da inancından dönmeyecektir. Mehdi’nin gaybeti zamanında velayetimize sarılan, bizlere dost olan ve düşmanlarımızdan yüz çeviren şiilere ne mutlu! Onlar bizdendir ve biz de onlardanız. Onlar bizim imamlığımıza razı olmuşlardır, biz de onların şii (taraftar) olmalarından hoşnuduz. O halde ne mutlu onlara ! Allah’a andolsun ki cennetteki mevkileri bizimle olacaktır." [8]
Bu konuda, bundan başka beş hadis rivayet edilmiştir.
 
HZ. İMAM RlZA (S.A)

Hz. Rıza (a.s) Rayyan b. Salt’ın "Sen Sahib-ul Emr misin?" sorusuna şöyle cevab verdi: "Evet ben de Sahib-ul Emr (emir sahibi)’im Ama yeryüzünü adaletle dolduracak olan Sahib-ul Emr ben değilim. Ben de gördüğün bu güçsüzlük ve zayıflığa rağmen nasıl olur da o Sahib-ul Emr olabilirim? Vaat edilmiş Kâim ileri yaşlarda, ama genç bir surette zuhur edecektir. O kadar güçlüdür ki yeryüzünün en büyük ağacına da el uzatsa onu kökünden söküp atar, dağlar arasında feryad edecek olursa sert kayalar un ufak olur. Musa’nın asâsı ve Süleyman’ın yüzüğü ondadır. O benim dört (göbekten) evladımdır. Allah dilediği zamana kadar onu gözden uzak tutar. Daha sonra zuhur eder ve yeryüzünü zulümle dolduğu gibi adaletle doldurur." [9]
İmamdan bu hususta bundan başka onsekiz hadis nakledilmiştir.

HZ. İMAM MUHAMMED TAKİ (A.S)

İmam Muhammed Taki (a.s) Abdulazim Haseni’ye şöyle buyurdu: "Kâim, vaat edilmiş Mehdi’dir. Gaybeti zamanında onu beklemek, zuhur edince de ona itaat etmek gerekir. O benim üç göbekten torunumdur. Muhammed’i (s.a.a) Peygamber seçen ve imamlık makamını bizlere özgü kılan Allah’a andolsun ki eğer kıyametin kopmasına bir gün dahi kalsa, Allah (c.c) Mehdi zuhur etsin ve yeryüzünü zulümle dolduğu gibi adaletle doldursun diye o günü uzatır, onun ıktıdarını Musa’nın ıktıdarı gibi bir günde düzeltir. Musa (a.s) eşi için biraz ateş almaya gitti. Ama risalet ve peygamberlik makamıyla geri döndü." (İmam Muhammed Taki) Daha sonra şöyle buyurdu: "Kurtuluşu bekleyiş şiilerimizin en iyi amelidir." [10]
İmamdan, ayrıca bu hususta beş hadis nakledilmiştir.

HZ. İMAM ALİ NAKİ (A.S)

Hz. İmam Ali Naki (a.s) şöyle buyurmuştur: "Benden sonra oğlum Hasan imamdır ve Hasan’dan sonra da adaleti tüm dünyayı kaplayacak olan oğlu Mehdi’dir." [11]
Beş hadis daha nakledilmiştir.

HZ. İMAM HASAN ASKERl (A.S)

Hz. İmam Hasan Askerî (a.s) Musa b. Cafer-i Bağdadi’ye şöyle buyurmuşlardır: "Sizlerin, vasim hususunda ihtilafa düştüğünüzü görür gibiyim. Bilin ki Hz. Peygamber’den (s.a.a) sonraki imamları kabul eden ama oğlumun imamlığını kabul etmeyen kimse bütün peygamberleri kabul eden ama Hz. Resulullah’ın (s.a.a) peygamberliğini kabul etmeyen kimse gibidir. Halbuki Resulullah’ın peygamberliğini inkâr eden tüm peygamberleri inkâr etmiş demektir. Son imama itaat de ilk imama itaat gibidir, o halde son imamı inkâr eden, ilkini de inkâr etmiş sayılır. Bilin ki oğlumun gaybeti çok uzun sürecektir. Öyle ki imanlarını Allah'ın koruduğu kimseler dışında tüm insanlar bu hususta şüpheye düşecektir". [12]
Bu hususta ayrıca yirmi bir hadis İmam Hasan Askeri'den (a.s) nakledilmiştir.

MEHDİ HAKKlNDAKİ HADİSLER SAHİH MİDİR?

"Acaba Hz. Mehdi (s.a) hakkındaki tüm hadisler sahih midir?" şeklindeki bir soru karşısında ben Hz. Mehdi (a.s) ile ilgili hadislerin tümünün sahih ve ravilerinin de adil ve güvenilir olduklarını söylemiyorum. Ama bunların önemli bir bölümü sahihtir. Elbette bu hadisler de sair hadisler gibi sahih ve hasen, muvassak ve zayıf kısımlara ayrılmaktadır. Ama teker teker ele alıp haklarında inceleme ve araştırmaya da gerek yoktur. Zira gördüğünüz gibi bu hadisler o kadar çoktur ki insaf sahibi birisi bu hususta tereddüde düşmez. Bu hadisler Hz. Mehdi’nin (a.s) varlığını ispat etmektedir. Bu inanç İslami kesin inançlardan biridir; bu inancın tohumunu Hz. Peygamber (s.a.a) ekmiş, Ehl-i Beyt imamlar da onu korumuş ve güçlendirmişlerdir. Kesin olarak denilebilir ki: "İslam’da Mehdi inancı gibi hakkında bu kadar çok hadisin var olduğu pek az mevzu vardır."
Burada şunu önemle belirtmek gerekir: İslam Peygamber’i (s.a.a) bi’setten vedâ haccına kadar defalarca Mehdi hakkında konuşmuştur. Hz. Fatıma (a.s) ve Ehl-i Beyt imamları (a.s) da Mehdi’nin varlığını haber vermişlerdir. Asr-ı saadetteki insanlar onun zuhurunu bekliyorlardı. Hz. Resulullah’ın (s.a.a) vefatından sonra onun zuhur edeceği günü adeta sayıyorlardı. Hatta bazen yanlışlıkla bir takım kimseleri Mehdi sanmışlardır. Bu husustaki hadisleri hem sünni, hem şii, hem Eş’ari hem de Mutezile fırkası nakletmiştir. Ravileri arasında hem arap, hem acem (arap olmayan) vardır: Mekkeli, Medineli, Kufeli, Bağdatlı, Basralı, Kumlu, Kerhli, Horasanlı ve Nişaburlu vardır. Sayısı bini aşan bunca hadis ve rivayetlere rağmen insaf sahibi bir kimse vaat edilmiş Mehdi hakkında şüphe edip "Bu hadisleri bağnaz hakk yolucuları uydurmuş" diyebilir mi?












[1] -Isbat-ül Hüdat, c.7, s.148. [2] -Isbat-ül Hüdat, c.2, s.552. [3] -Isbat-ül Hüdat, c.2, s.555. [4] -Bihar-ul Envar, c.51, s.133; Isbat-
ül Hüdat, c.2, s. 333 ve 399. [5]-Bihar-ül Envar, c.51, s.135. [6] -Isbat-ül Hüdat, c.2, s.559. [7] -Bihar-ül Envar, c.51, s.143; Isbat-
ül Hüdat, c.6, s.404. [8] -Bihar-ul Envar, c.51, s.143; Isbat-ül Hüdat, c.6, s.404. [9] - Bihar-ul Envar, c.52, s.322; Isbat-ul Hüdat, c.6, s.19.
[10] - Bihar-ul Envar, c.51, s.156; Isbat-ül Hüdat, c.6, s.420. [11] - Isbat-ül Hüdat, c.6, s.275. [12] - Bihar-ul Envar, c.51, s.160; Isbat-
ül Hüdat, c.6, s.427.