Bismillahirrahmanirrahim
Rahman ve Rahim olan Allah'ın Adıyla
(Allahtan gelen) her haber belli bir süreç içinde gerçekleşir: ve siz zaman içinde (hakikati) anlayacaksınız". (enam süresi/ 67)
2012 Mehdi hakk yolu, Hakikat Çağın başlangıç dönemi
Kaim (a.s) geldi
Mehdi Dergah'ı
Değerli Canlar Mehdi Dergah'ı tüm Türkiye ve Dünya Halklarına sevgi ve saygılarını sunar ve Hakikat yolunda birlik ve beraberlik yolunda Hakk'ın birliği içinde kavuşmamızı ve nasib olmasını cani gönülden diler.
Değerli Canlar Mehdi Dergah'ı kurulsun diye kurulmaz, Dergah'ın bu fani dünyada gerçekleşmesi için Hakk'ın müsadesi ile oluşa bilir ve bu geçmiştede öyle oldu, bugün de farklı bir şekilde oluşmıyacak.
Kime o vazıfı vereçek ise, müçadeleyi o vazıflı fakir başlataçaktır ve söz konusu Hakk'ın emiri ise kati ve kati sadeçe Allah'ı Tala'nın yardımı ile ançak böyle bir görev yerine gelmesi mümkün ola bilir.
Yer yüzüne güneş gibi ışık sacan canlar. Hakk, Muhammed ve Ali yolunda sevgi ve saygı içerisinde olan gönül aşıkları ve sizlerin ayaklarınızın altındaki toz olup semah'a kalkıp Cem'i rühan dönmek isterim.
Kalbinizin kapısına geldim kapınızdan içeri girmek isterim, kendimi tanıtmak isterim Fakirlerin en fakiriyim ve Fukaraların en fukarasıyım Hakk aramaya ve Hakikat ışıgını dağıtmaya geldim, benim ismim sevgi ve saygı'dır ruhumuzu birleştirmeye geldim.
Yüçe Mevlam'a sığınmışım ve Hüçremin her deminde yer edinen yüçe Kudret'in Hakk yoluna kendimi bırakmışım, bir dalmışım, bir çoşmuşum ve bir rühadayım anlatmaya kalksam anlatamam ve siz eeeyyyhhh Talibler ve Cenabı Hakk'ın Nurları, bu zavallı fakir kardeşiniz Allah'ın sevgisini ve adaletini, kendisi ile beraber getiriçek.
Hazırmısınız Eyyy, kendisine aleviyim diyenler?
Hazırmısınız Eyyy, kendisine Özel Veliler diyenler?
Hazırmısınız Eyyy, kendisine Haksızlığa karşı mücadele veriyorum diyenler?
Hazırmısınız Eyyy, kendisine Seyyid'im diyenler?
Hazırmısınız Eyyy, kendisine Ocağ'ım diyenler?
Hazırmısınız Eyyy, kendisine İşçi'yim, Köylü'yim, Memurum ve ezilenim diyenler?
Hazırmısınız Eyyy, kendisini Mehdi'ye ve Hakikat yolunda bağlanmak isteyenler?
Hazırmısınız Eyyy, Ezilen Dünya Hakları?
Hazırmısınız Eyyy, Tevrat'a, Zebur'a, İnçil'e ve Kuran'ı Kerim'e bağlı olanlar?
Hazırmısınız Eyyy, Hakk'ın Hakikatı'na bağlı olanlar?
Hazırmısın Dünya Hazırmısın, Mehdi Dergah'ına?
Mehdi Dergah'ı Hakk'ın yolunda Hakikat yolunu hazırlayan.
Değerli canlar, Mehdi Dergah'ın Velilerin hakında Hadislerde ve Rivayetler'de yeri vardır bunun tevsirini çözeçek ve anlataçak olan ançak bu Fakiri Fukaranızdır.
İshak bin Ammâr der ki: İmam Ebu Abdullah Cafer-i Sadık aleyhisselam şöyle buyurdu: “Kâim’in iki gaybeti vardır. Birisi küçük, öteki büyüktür. Birinde sadece özel şiiler onun yerini bilecek, diğerinde ise onun yerini sadece dindeki özel veliler bilecek.”
İbrahim bin Ömer-i Yemâni der ki: İmam Muhammed Bâkır aleyhisselam’ın şöyle buyurduğu duydum: “Bu kıyamın sahibi gaybete çekilecek” Ve yine duydum ki şöyle buyurdu: “O kıyam ettiğinde boynunda kimsenin biati olmayacaktır.”
Hişam bin Sâlim der ki: İmam Cafer-i Sadık aleyhisselam şöyle buyurdu: “Kâim aleyhisselam ( Mehdi a.s) biat ettiğinde boyunda hiç kimsenin akdi, ahiti veya biatı olmayacaktır.”
Mufazzal bin Ömer der ki: İmam Ebu Abdullah-ı Sadık aleyhisselam şöyle buyurdu: “Bu kıyamın sahibinin iki gaybeti vardır. Bir gaybeti o kadar uzayacak ki şöyle diyecekler: Öldü. Bazıları diyecek ki: Öldürüldü. Bazıları diyecek ki: Gitti. Onun emrini kabullenen ashabından çok azı geride (sağlam) kalacaktır. Onun durumunu kabullenen veliler dışındaki hiçbir dost, onun yerini bilmeyecektir.”
Eğer Hz. Mehdi’nin gaybeti hakkında sadece bu hadis dahi olsaydı,düşünen bir insan için yeterli idi.
Küçük Gaybet-i Suğra zamanında Ehlibeyt’in talibleri olan dört kişi İmam Mehdi (a.s)’ın özel (Şii'ler)naibi olmuştur. Onlar İmam’ın huzuruna gider, İmam’ın da cevaplarını halka iletirlerdi.
Bu dört naibin dışında İmam (a.s)’ın çeşitli şehirlerde de vekilleri vardı, onlar da bu dört naip vasıtasıyla halkın meselelerini İmam (a.s)’a ulaştırıyorlardı.
Özel Sii'ler veya dört naip ise şunlardır:
1) Ebu Amr Osman bin Said-i Amiri.
2) Ebu Cafer Muhammed bin Osman bin Said-i Amiri.
3) Ebul- Kasım Hüseyn bin Ruh Nevbahti.
4) Ebul Hasan Ali bin Muhammed Semuri.
Büyük Gaybet sonrası Özel Veliler: Demek istediği Ehlibeyt'in Alevi Pirleri ve Nefs müçadelesini kabulenen Şeriat, Tarikat ve Marifet denizinde yüzen ve Hakikat denizine ulaşmak istiyen Veliler ve mertebesi gizlenemeyen Dervişlerimizdir, Mehdi Dergahın'da Hakk yolunda Hakikat'ı arayandır.
"O Kıyam ettiğinde boynunda kimsenin biati olmayaçaktır," bu çok doğru çünkü o dönem kıyam eden kendisini tam olarak tanımamakta ve haksızlığa, sömürüye ve baskıya karşı olan bir kişi olarak, direnişi kime karşı olaçak? Tabi ki Faşizime ve Emperializme olan hoşnotsuzluğu kendisinde belirlemiştir ve yaş oranı daha genç olan ve bu haksızlığın sebebi ne olduğunu anlamaya çalışan biatı üzerinde olmiyan kıyam'ın araştırmaya en azından anlamaya başlamıştır.
Kendisine Müsliman diyenler o dönem DP, CHP, MSP ve MHP iktidar veya muhalefet faşist Türk devleti içerisinde Komprodorlar ile işbirlikçi bir tavur içerisinde, emekçileri, işçileri, yoksul köylüleri, alevileri ve diğer halkları baskı altında alarak zulüm dağıtmakta ve kendi iktidarlarını korumakta idiler, bugün onların MSP'nin devamı olarak AKP gene var ve başka isimle baskı ve zulüm daha teknik bir şekilde uygulamaktadır.
Bediüzzaman Said Nursi, Risale-i Nur Külliyatı'nın pek çok yerinde, Resulullah'ın müjdelediği Hz. Mehdi'nin yakında geleceğini haber vermiş ve Mehdi hakkında hadislerde geçen konulara açıklık getirmiştir. Mehdi'nin ve Derviş'lerin geleceğiyle ilgili değerli Alimin ifadelerinden biri şöyledir:
"Ta ahir zamanda, hayatın geniş dairesinde asıl sahipleri, yani Hz. Mehdi ve şakirtleri (talebeleri), Cenab-ı Hakk'ın izniyle gelir, o daireyi genişletir ve o tohumlar sünbüllenir." (Sikke-i Tasdik-i Gaybi, 138 - Kastamonu Lahikası, 72)
Hz. Mehdi ve Dervişleri Allah'ı Talla'nın izniyle ve müsadesi ile geleçek ve hakk ve hakikat'ı bu dünya'da gerçekleşmesi için vereçeği hakikat müçadelesini genişleteçek ve fikirleri ve düşünçeleri yayılacaktır.
Hikmet ve anlayış gücü çok yüksektir
Hadislerde Hz. Mehdi'nin Allah'ın kendisine verdiği özel bir güce sahip olduğu bildirilmektedir:
"Keza (N.b. Hammad) Kaab'dan tahric etti, O dedi ki: O kimsenin bilmediği gizli bir duruma kılavuzlandığı için kendisine "Mehdi" denilmiştir...." (Ahir zaman Mehdi'sinin alametleri, Ali Bin Hüsameddin el Muttaki, sf.77)
Değerli Canlar size, sizinde bildiğiniz açık Hüccetleri açıklamak isterim:
Peygamberler, Resullar, Nebi'ler,12 İmamların, Müceddidler ve Alevi Velilerinden aynı anlamda Hallac-ı Mansur, Dede korkut, Ebul Vefa, Hoca Ahmet Yesevi, Lokman Perende, Pir Baba İlyas, Hacı Bektaşi Veli, Muhlis Paşa, Aşık Paşa, Nesemi, Elvan Çelebi, Pir Sultan Abdal ve Alevi Postunda oturan 12 Ocaklar bundan niçe gizli Hüccetler gelmiş ve geçmişlerdir ve niçe Müceddidler bilgi vermiş geçmişlerdir ve son açık Müceddidlerden biri olan Halil Öztoprak Dede'dır ve tüm açık ve gizli Velilerin ve Hüccetlerin ruhları şad olsun.
Değerli Canlar herzaman sorumuş olduğunuz Mehdi geldi mi? Evet Şah'ı Merdan ve kırkların kapısındaki Fakirlerin en fakiri, Hizmetkarların en hizmetkarı ve Şefat dolu olan Muhammet Mustafa Nurları geldi.
Mehdi Ehlibeyt'en ve Seyyit'dir, hakk yolunda açığa çıkmak için gizlenmiş Nurlanmış bir meşale gibi dir ve Alevi toplumun tam içerisinde Yüçe olan Hüdah tarafından Mehdi'nin kendisini kevş etmesinde yardımçı olmuştur ve irşad yolu Mehdi'ye (a.s) ayan olmuştur.
Alevilik'te Hakk yolunda Hakikat'ı arayan ne demek?
Şeriat Kapısı
Alevilik demek doğanın, tabiatın, göklerin, yerin, insanların ve 18000 alemin koruyusu olması gerekmektedir ve onların kanunlarını, birleşimi, etkilerini ve dengelerini bilmesi öğrenmesi gerekmektedir ve koruyucusudur.
Tarikat Kapısı
Alevilik Hakk yolunu bilen evrensel paylaşım birliğini yaratmak için hakk yolunda onun kanunlarını bilen ve savunan insan bir hakikat insanı dır ve o insan'a bağlanan hakk'a bağlanmış olur. 18000 bin Alemin sırrını bilen insan Mürşidi Kamil dir.
Peygamberimizin bize bir hadisinde şöyle rivayet etmiştir:
Ben İlmin Şehiriyim- Ali ise kapısıdır.
Benim sırrıma ermek ve ilmin şehirine varmak isteyen Talib, Ali'nin kapısından geçer ve onu Mürşid'liğini kim kabul ederse, ilmin şehirinin kapısını aralamış olur ve öyleçe hakk'ın evrensel kanunlarına ve ilmine kavuşur.
Marifet Kapısında
Alevilik demek hakk paylaşımını ve özgürlüklerini bilen ve hayatın her alanında uyguluyan, tatbikini Halkların ve kendi toplumların paylaşımlı ekonomisini ve birliğini gerçekleştiren insan, Arif bir insan, Evliya mertebesine ulaşandır.
Hakikat Kapısında
Alevilik demek üretim maların toplumun ortak malıdır ve ortak idare etmek ve üretmek , kendi toplumu ve dünya halkları ile üretilen maların kısacası ortakça paylaşılmasıdır.
Hakikat sisteminde : Emperializim yok, Tekelçi Kapitalizim yok ve Milli Burjuvazi yok ve Sınırlar yok var olan ilk aşamada halkın emekçileri, işçisi, köylüsü ve küçük esnafı var, onların Hakikat sistemi içerisinde kendi itifaklarını oluşturup ortak üretim ve ortak paylaşım sistemini oluşturmaları için kamil bir insan oluşması ve iç mahkemsini içerisinde irşat devrimini gerçekleştirmeleri gerekmektedir ki, Peygamberimizin ve Mürşidimizin lafı boş havada kalmasın.
Ben İlmin Şehiriyim- Ali İse Kapısıdır.
Mehdi Dergah'ına bağlanan halklar bunu bilsinler ki, kendi içerisindeki nefsine karşı ilk Mahkeme ve nefsine karşı mücadele kendi iç etkeninde bir Devrim niteliği taşır ve insan-i kamil ortaya çıkmasına sebeb olur ve Tarikat Kapısında Mürşidine bağlanmasıdır.
Sırrı Hakikat Kapısında
Alevilik demek İnsanların veya İnsani Kamilerin eşit şartlarda ve eşit haklarla donanmış bir Hakikat düzeni, bu Hakikat düzeni içerisinde Sınırların ve Sınıfların olmadığı, zorluksuz bir yaşam birliği dir.
Tek bir sorun varsa o da sevinçin, sevginin ve mutluluğun olmasına rahmen, doğa ve tabiat ile birlişmemesidir sorunlar varsa o temelde olaçaktır, çünkü Ehlibeyt'in yolu ilim ve bilim dir ve manevi birliği ve 18000 alemi anlayamasalar ve geleçek nesile eğitimi vermeseler, hantal bir topluluğa ulaşa bilirler, onun içindir ki hiç bir zaman bunu unutmiyalım ki vüçudumuz içerisinde positif ve negatif molükürlerin ve hüçrelerin var olduğu müdetçe ve vüçudumuz positif ve negativ enerji akımları (Melekler ve Şeytanlar) İnsana etkili olduğu halde, biz olumlu hayat ibadetimizi uyguladığımız takdirde ve Yüçe Nura olan sadakatlığımızı ve İnsani Kamilerin Mürşidinin yanından ayrılmadan Hakk'a bağlanmaları ruh temizliğine ve ruhun ak'lanmasına yol açar. Böyleçe aklanmış olan ruh (Ak Enerji)ile Hakk'a yürüdüğü zaman Allah'ı Tala ile birleşmesidir.
Değerli Canlar, Kuran-ı Kerim'de Maide Suresin'in 3. Ayetin'de
3:"...Bugün, dininizi ikmal ettim, size verdiğim nimetimi tamamladım, size din olarak islamiyeti verdim ve hoşnut oldum..."
3. ayet'in te'vili ve tefsiri:
İmam' ı Muhammed el-Bakır şöyle buyurdu:
' Dinin ikmali, müminlerin emir'i Ali'nin vilayetini tebliğ etmekle olmuştur '
İmam' ı Muhammed el-Bakır yine şöyle buyurdu:
' Şanı yüce olan Allah farzlardan en son olarak, müminlerin emir'i Ali'nin vilayetini indirmiştir '
Bakınız: Bugün, dininizi ikmal etim, size verdiğim nimetimi tamamladım, size din olarak islamiyeti verdim ve hoşnut oldum...'
Mekke den Medine'ye dönüşünde GADİR-İ HUM vadisinde (Son Mekke ziyaretinde, Veda Haccın'da ) Cebrail (a.s) tarafından indirildiğinde, Yüce Mevlam bu ayet ile ne anlatmak istemiştir sadece o zamanki dönem için geçerli olduğunu zan etmeyin, bugün için de geçerlidir.
Bugün lafta Alevi Federasiyon'lar kalkıp seyyit olmiyan ve alevilik temelinde hiç bir vasfı olmıyan ve Aleviliği bile geliştirmeye razı olmiyan, orta yolcu veya Milli Burjuvazinin temsilçileri, geçmişteki 1960 yıllarındaki Birlik Partisi gibi kalkıp alevi toplumunu asimile ederek Hakk yolundan vazgeçirmek temelinde siyasetini yapmaktalar, saptırmaktalar ve saptırdılar.
Canlar siz ehlibeyt hakk yolunu ne zanediyorsunuz derneklerde sizleri oturturuyorlar ve birkaç kelime ile sizleri avutuyorlar ve Alevi yolu böyle götürülmez, bunu siz benden daha iyi biliyorsunuz
başka bir çarenizin olmadığı zanediyorsunuz, öyle karamsarlığa düşmeyin, çünkü Yüçe Hüdaaa'dan ümüt kesilmez.
Rahman ve Rahim olan Allah´in adiyla
Neml Süresi, ayet 60:
Allah yanında başka bir ilâh mı ? Hayır, onlar sapıklıkta israr eden bir güruhtur.
60. ayet'in te'vili ve tefsiri:
İmam Caferi es-Sadık buyurdu ki:
Ayetin manası şudur: Bir zaman içinde hak İmam ve batıl imam bir makamda olurmu hiç?
Açıklama:
Hak olan İmam Allah'ın bizzat seçtiğidir. Bu imamdan başkasına tabi olmak tıpkı başka bir ilaha tapmaya benzetilmiştir. Nitekim hak olan Hakka götürür ve batıl olan da şeytana götürür.
Değerli Canlar, Hz.Ali-i Murtaza Veli'yulla Sıffın savaşından döndükten sonra ki Hutbesinde asıl İnsan düşmanın kim olduğunu anlatıyor ve Hüccet'in insan oğluna verdiği manevi destekten anlatıyor, ama önçe Hüccet kimdir ve geldi mi? İlk önçe bununla karşılaşıyoruz ve bunun da o kadar zor olmaması gerek, ama Ormandan o nurlu kök Ağaçı göremiyoruz, çünkü onu görmekte zorlanıyoruz, bunun içindir ki nefs eğitiminden geçer bu da ançak Hüccet'in (Mehdi a.s) uyarmasıyla ve öğretimi ile göz perdemiz açılır ve Ali-i Murtaza Sıffından döndükten sonra, oradaki o zaman ki ruh hallerini anlatmak istemiş ve bügün de farklı bir durum yok, sadeçe teknoloji gelişmiş nefs gene aynı nefs insanlarda bir mertebe yükseliği ne yazık ki görmemekteyiz.
SIFFÎN'DEN DÖNDÜKTEN SONRA HZ. Alİ'NİN OKUDUĞU HUTBE
Hamdederim Allah'a, nimetini tamamlamak için; yüceliğine uymak için: O'na isyân etmekten kurtulmak için; O'ndan yardım dilerim yokluktan, yoksulluktan kurtulmak için. Gerçekten de O, doğru yola sevkettiğini saptırmaz, ona karşı düşmanlıkta bulunanı da kurtarmaz, ihtiyaçtan kurtardığı kişi yoksul olmaz. O'na hamdetmek, tartılıp ağır gelen her şeyden daha ağırdır gerçekten; üstündür saklanıp korunan değerli şeylerden.
Bilirim, bildiririm ki Allah'tan başka yoktur tapacak; ortağı yoktur, birdir ancak. Bu biliş, bildiriş, sınanmış olarak candandır, gönülden; inancı hâlistir, özden. Sağ kaldıkça ona yapışır, sarılırız; uğradığımız korkulardan onunla aman buluruz. Bu inançtır îmân için gerekli olan, lütfe, ihsana başlangıç bulunan; Rahmân'ın razılığını sağlayan; şeytanı sürüp kovan.
Ve bilirim bildiririm ki Muhammed kuludur, rasûlüdür. Onu tanınmış bir dinle gönderdi; üstünde yalım-yalım ateş yakılan, yol yitirenlere yol bulduran dağ gibi belirli âlâmetle, hükmü kesin kılınmış kitapla, parıl parıl parlayan, ışıkla, alev alev balkıyan aydınlıkla, bozulması mümkün olmayan emirle yolladı şüpheleri gidermek, apaçık gerçekleri kesinleştirmek, delillerle halkı kötülüklerden çekindirmek, belâlardan korkutmak için yolladı.
İnsanlar sınanma içindeydiler; öylesine ki din ipi, o yüzden üzülürdü, kopardı; gerçek inanç direkleri yıkılırdı, yatardı. Dinin aslına karışıklıklar düşmüştü; iş darmadağın olmuştu; çıkılıp kurtulunacak yer daraldıkça daralmıştı; vehimlerden sıyrılmak için görecek gözler köreldikçe körelmişti. Doğru yolun adı sanı kalmamıştı; Körlük her yanı kaplamıştı. Rahmân'a isyân ediliyordu; şeytana yardımda bulunuluyordu. İman hor-hakir olmuştu; dayanakları yıkılmış-gitmişti; nişâneleri tanınmaz hale gelmişti; yolları görünmez olmuştu; geçitleri silinip gitmişti. Şeytana itâat etmişti insanlar; onun yollarını tutmuştu canlar; onun kaynaklarından içiyorlardı susayanlar. Şeytanın bayrakları onlarla yürüyordu; sancağı dikilmişti, dalgalanıyordu. İnsanlar öylesine sınanmalar içindeydiler ki o fitneler, tabanlarıyla eziyordu onları; tırnakları altında kırıp geçiyordu onları. Neşesinden tırnaklarının ucuna basmış, kalkınmıştı fitneler; insanlarsa o fitneler arasında yollarını yitirmişler, şaşırıp kalmışlar, bilgisiz bir hale gelmişler, fitnelerin içine düşmüşlerdi. En hayırlı yerde, en şerr komşular arasından gönderdi O'nu, bir haldeydiler ki uykuları uykusuzluktu; sürmeleri göz yaşlarıydı; bilginin ağzına gem vurulmuştu, bir söz söyleyemezdi; bilgisizi ağırlanırdı, sayılırdı, bir sözü iki edilemezdi.
(Bu hutbeden):
O'nun soyu, sırrına sahiptir. O'nun, buyruğu onlardan öğrenilir. Bilgisinin heybesidir onlar; kitaplarının konduğu, korunduğu yerdir onlar; dinin dağlarıdır onlar; dinin beli bükülürse onlarla doğrulur; eli ayağı titrerse onlarla dincelir, dertten kurtulur.
(Aynı hutbeden: Onların düşmanlarıysa,)
Kötülük tohumlarını ektiler; yalanlar, aldanışla suladılar; helâk olup gitmeyi biçtiler, azâba uğramayı derdiler, devşirdiler. Bu ümmetten hiç kimse Hz. Muhammed soyuyla kıyaslanamaz; boyuna onların nimetlerine ulaşan kişiyle hiç bir zaman onlar eşit olamaz. Onlar dînin temelidirler, tam inancın direği; ileri giden döner, onlara katılır da yola girer; geri kalan gelir, onlara uyar da murâda erer. Onlarındır vilâyet hakkının özellikleri elbet, onlardadır vasiyet ve verâset. Şimdi hak ehline döndü; yerine geldi; sâhibini buldu.
Ebu İshak-ı Sabi’den: Emirülmüminin aleyhisselam’ın (Hz. Ali'yen Murtaza'dan) güvenilir ashabından bazılarının şöyle dediklerini duydum: Emirülmüminin aleyhisselam Küfe şehrinde okuduğu uzun bir hutbenin bir bölümünde şöyle buyurdu:
Allah’ım! Senin yeryüzünde hüccetlerin olmalıdır. Sırayla gelen bu hüccetler senin halkını senin dinine hidayet ederler ve senin ilmini onlara öğretirler ve tüm bunlar senin evliyalarına uyanlar tefrikaya düşmesinler diyedir. Bu hüccetler, ya zahirdirler ve onlara itaat etmezler. Veya gizlidirler ve ortaya çıkmazlar. Eğer batıl hükümetin zamanında halktan saklanır ve gizlenirlerse de onların ilmi halktan gizli kalmaz, onların öğrettikleri adap, müminlerin kalbinde sabittir. Ve onlar bu adabla amel ederler. Bunlar yalancıların korktuğu ve müsriflerin çekindiği şeyle dost olurlar. Vallahi bu ilim öyle bir meyvedir ki sizlere bedava verilmiştir.
Eğer onu dinleyenler, akıllarıyla sözlerini dinleselerdi onu tanırlar, ona iman eder, ona uyarlar ve onun yolundan giderler böylece felaha ulaşırlardı. Sonra buyuruyor ki: Kimdir bunları böyle işiten? İşte bu yüzden ilimler hep gizli kalır. Çünkü bu ilmi taşıyan ve onu tıpkı ehlinden duyduğu gibi başkalarına iletenler bulunmazlar.
Sonra bu hutbenin devamında şöyle buyurdu:
Allahım, doğrusu ben çok iyi biliyorum ki ilmin tümü yokolmaz ve kökleri kesilmez. Sen yeryüzünün halkını hüccetsiz bırakmazsın. Bu hüccet; ya zahirdir ve ona itaat olunur, ya da gizli ve saklıdır; ona itaat olunmaz. Böylece senin hüccetin batıl olmaz evliyaların ise hidayet olduktan sonra dalalete düşmezler...”
Heyy Canlar Adem Aleyhisselam'dan bu zamanımıza kadar hüccet'ler, Müceddidlerve Veliler'de gelmiş geçmiştir zaten aynı anlamdadır, sadeçe Hüccet Mürşit anlamında demektir, ikisini de yüce Cenabi Hakk konuşturmakta ve yönlendirmekte'dir. Hüccet (Nur) olmasa bu dünya'da, yol edeb ve erkan olmaz ve Hz. Ali-i Murtaza dediği gibi dünya (Yer) insanları yutar ve yaşamına son verir. Demek oluyorki Hüccet'in olması gizli veya açık Hakk'ın yol erkanı ve hakkikat'ı uygulanması insanların yaşaması ve var olması demektir.
Değerli Canlar,
Ehlibeyt'ini temiz kılmış ve Ali Murtaza Turabi'ye ve İmam Hasan'ı ve İmam Hüseyin'i doğru kılmıştır ve tüm dünya halkların üzerine Mürşid ve önder kılmıştır yüçe Hüdaa'nın kanunların ve adaletin yer yüzünde dağılması ve uygulanması için.
Vilayet söz konusu ise öyle bir Kitle örgütü kuralımda, bu iş olsun bitsin le olmaz ve Alevi ismi geçtikten sonra hiç olmaz, çünkü bunun şartları vardır. Abasiler bunu denediler hüsrana uğradılar, siz deneyin bakalım nasıl olaçak şimdiden hüsrana üğramaya başladınız.
Gadir Hum'da Peygamberimizin (SAV) son veda haç'ın da sözlerini bir hatırlıyalım!
Allah benim mevlamdır, bende mü'min lerin mevlasıyım.
Ben kimin mevlası isem, Ali'de onun mevlasıdır.
Allah'ım! Ali'yi seveni sende sev! O'na düşman olana sende düşman ol!
Allah'ım Ali'ye yardım edene sende yardım et!
O'na alçaltanı sende alçat!
Allah'ım hak neredeyse Ali'ye hakla birlikte kıl!
Allah'ım ! Ali'yi seveni, sende sev .
Ali'ye buğz edene, sende buğz et.
Ey insanlar bilinz ki, her zaman hak Ali iledir, Ali hak iledir.
Allah'ım Ali'ye yardım edene , sende yardım et. (Tekrar)
O'nu alçaltanı sende alçat.
Peygamberimizin (SAV) son veda haç'ın da böyle devam eti:
Bu Allah'ın sözüdür ki, şimdi bana vayh olundu.: Bugün size dinimizi kâmil kıldım üzerinize nimetimi Tamamladım ve sizin (Ehli Beyt) için din olarak İslam'ı beğendim ve hoşnut oldum....
(Kuran'ı Kerim'de: Maide 3).
Ehlibeyt kurani natiktir yani yaşayan kurandır Ehlibeytsiz kuranın bir anlamı yoktur nitekim peygamber şöyle buyurmustur:
BEN SIZE İKİ EMANET BIRAKIYORUM BİRİ KURAN BİRİ EHLİBEYTİM VE İTRETİMDİR BUNLARA SARILDIĞINIZ MÜDDETÇE ASLA DELALETE DÜŞMEZSİNİZ.
Yüzyıllarca Muhammed Mustafa, Ali-i Murtaza, 12 İmamlar, Veliler ve Hüccet'ler bilgi mevesini vermişlerdi ve Yavuz Selim laneti bütün lanetler onun üzerine olsun, (kendisi 24 Nisan 1512 - 1520 kadar) Bilgi meyvesini yıkmaya başlamıştı ve devamını Osmanlı son Padişahlardan Abdülhamid laneti bütün lanetler onun üzerine olsun (31. Ağustos 1876'dan daki 27. Nisan 1909 ) Haçı Bektaş Dergah'ındaki bütün bilgileri ya yaktılar veya gizli dökümanlar arşivine sakladılar, böylece Alevi bilgi havızasını bize ulaşmaz hale getirdiler, ama nafile ne yaparsa yapsınlar Hakk'ın müsade vermiş olduğu, olumlu düşünçe, olumlu harekat (teori ve pratik) ve negatif düşünçe, negatif harekat her zaman Allah'ın melkleri tarafından, bilinen feleklerinden veya yeni bilime göre söylenmiyor ama düşünüyorlar Meleğin bilimsel terimi bizçe Quantum'dur ve bunun böyle olduğuna inanıyoruz ve bilgi bu quantum hafızasında kayıtlı ve bunu Mehdi Dergah'ında sürekli halkın çıkarı temelinde halkımızı bilgilendireçeğiz.
Bu halde bile onlar biliyorki, ne kadar gizlese gizlesinler Alevi maneviyetini gizleyemezler, çünkü yüçe Allah'ım tarafından kendi Hüccet'ini istediği zaman söz vermiş bir zamanda irşadına sebeb olur ve gerçek bir Çoban (Hüccet) ve ezilen Halkların bir Fakiri-Fukara'sı ve Kuran-ı atik gibi Hakk'ın felsefesini ve gerçeğini halk ile paylaşarak ve ortak bir şekilde uygulamaya koyarlar buna sebeb olaçak olan da Mehdi (a.s), meleklerin bulunduğu yer, sözlerin kayıb olmadığı yerdir meleklerin bulunduğu yerde, kim ne isterse ona dolu bir şekilde istenen konuda bilgi hizmeti verilmektedir, buna da müsaade Yüçe Mevlam'dan varsa, yani Hz. Ali-i Murtaza buna böyle açıklık getirmişti.
Değerli Canlar Hz. Ali'i Murtazan'nın yukarda hutbesinde söylediğini gene tekrar yazmak istiyorum
Bu hüccetler, ya zahirdirler ve onlara itaat etmezler. Veya gizlidirler ve ortaya çıkmazlar. Eğer batıl hükümetin zamanında halktan saklanır ve gizlenirlerse de onların ilmi halktan gizli kalmaz, onların öğrettikleri adap, müminlerin kalbinde sabittir. Ve onlar bu adabla amel ederler. Bunlar yalancıların korktuğu ve müsriflerin çekindiği şeyle dost olurlar. Vallahi bu ilim öyle bir meyvedir ki sizlere bedava verilmiştir.
Bu hüccetler (Hakk'ın devrimçileri) zahirdirler yani legal açık serbest iken onlara bağlanmazlardı ve Hakk'ın önderleri olarak kabul ve itaat etmezlerdi, çünkü toplum bilgisiz idi ondan dolay Hüccetler haksız bir idarenin ve halkını sömüren ve baskı yapan bir düzen ve Hüccet'lerin yok olmamaları için kendilerinin gizlenmesi gerekmektedir. Tabi ki Hüccet'lerin gizli bir şekilde örgütlenmesi gerekir ve Allah'ı Taala vermiş olduğu bilgiyi birey, birey sunarak halkın maneviyetini yükselterek, o zaman halkın kendisi bu ilmi itiikat getirdikleri zaman ve öğrendiği adap ile insani kamil yetiştikten sonra müminlerin (Hakk'a bağlı olanlar) öğrendikleri adap (Hakk'ın adaletini, ilmini ve insanlara ve tabiata olan sevgi) müminlerin kalbinde sabittir, gönül göz perdesi açıldığı an, Yüçe Mevlam sürekli insan-ı kamil ile sohbet ve mahkeme eder, yani nefs mücadelesinde eğitim verir. Bunun sebebi ise Hüccet'lerin önçe halkın Çobanı ve hizmetçisi yani Mürşidi kamil olması gerekmekte dir ve onun için dir ki biz Mehdi (a.s) geldiğini şifre olarak bildirdik. Bunun içindir ki Şeyhtanın düzenine kendisini sabit gören, tabi ki Hakk'ın düzeninden ve adap ve erkanından hoşnut olmayan ve sömürü düzenin imtazlarından faydalanmak isteyen ve nefsine düşkün olan, Hakk'ın hak ve hakikatını uygulamak istemeyen müşrifler, tabi ki Hakk'ın Dervişleri ve Hakk Devrimçileri ile kati ve kati dost olamazlar ve düşmanlık güderler çünkü kendi bireysel çıkarlarına ters düşdüğünden dolay.
Vallahi bu ilmi sizlere Mehdi Dergah eğitimi ile sizlere bedava verilmektedir, çünkü bu ilim basiten karmaşılığa doğru giden bir yoldur, bu eğitim başta zor görünen, ama sonradan görüçeksiniz ki rahat tır ve pratikte kolay uygulana bileçek bir eğitimdir.
Bütün Nebiler, Veliler ve Hüccet'ler halkları nasıl irşad etmiş ise bütün bu önderlerin güçü ve nurları Mehdi (a.s)'da bulunmaktadır.
Muhammed bin Müslim-i Sakefi’den:
İmam Muhammed Bakır aleyhisselam’ın şöyle buyurduğunu duydum:
Her kim nefsini zorlayarak Allah’a ibadet eder ama yüce Allah tarafından seçilen imamı tanımazsa, onun bu çabası kabul olmaz. O dalalettedir ve hayret içindedir. Allah onun amelleri yüzünden ona gazaplanır. O tıpkı koyun sürüsünden ayrılıp kaybolan bir koyuna benzer. O kaybolmuş ve günboyu başıboş dolaşmıştır. Akşam olunca karanlıkta bir çoban ve sürüsünü görür. Onlara katılır ve geceyi onlarla geçirir. Sabah olunca çoban o sürüyü yaylaya görtürür. Ama koyun o çobanın ve sürünün kendi çobanı, kendi sürüsü olmadığını görür. Sonra başka bir çoban ve koyun sürüsü görürü. Onlara doğru koşup o sürüye katılmak ister ve onlara kanar. Ama çoban ona der ki: Ey kaybolup şaşkınlığa düşen koyun. Kendi sürünün ve çobabının yanına git. O ise hayretler içinde dolaşmaya devam eder. Ne katılacağı sürüsü ne de onu ağılına götürecek çobanı vardır. İşte o böyle dolaşırken bir kurt onu görüp saldırır sonra onu parçalayarak yer.
İmam Muhammed Bakır aleyhısselam'ın bize bildirdiği rivayetin açıklaması:
Sünni toplumu ( dört Mehzep'in tümü) Mehdi (a.s) gördüğü halde, Adem (a.s)'den beri felsefesini ve Allah'ı Tala'nın buyurduğunu tanımaza ve Hakikat yolunu varılmasını kabul etmese ve engelerse Allah'da o insanlara karşı, onların yapmış olduğu hareketlere ve hakaretlere karşı gazaplanır, nasıl ki geçmişte yolundan dönmiş toplumlara karşı nasıl gazaplandıysa, bugün de aynısı yapar ve yapıyor.
O insanlar koyun sürüsü gibi Hüccet geldiği halde Çobanını bulamıyorsa ve kayıb oluyorlarsa demek oluyorki nefs müçadelesinde ve bilgi yetersizliğinden dolay veya yanlış bilgilerle yanlış hocalarnan yatıp kalkan, tabi ki gerçek Allah'nın Hüccet'ini görse bile tanıyamaz, çünkü beyninde farklı bir resim ve farklı bir beklenti vardır ondan dolay, nasıl ki Hz.İsa ben messih'yim dediği halde inanmadılar ve kendisi dediki: Siz kimi bekliyordunuz bir kıral mı bekliyordunuz, inanmıyormusunuz bana? Diyerek Allah'a şikayetlendi.
Bilgili itikat dolu müminler Hüccetine bağlanır ve öğrenip hakikat yolunu ve Mürşidini bulursa, kurtlardan yani sistemin sömürüçü (Partilerden, Diniyat'en, Federasiyonlarından ve Profösörlerinden) kurtlarından parçalanmaktan ve yuvanızın darbe almasından kurtulur ve en önemlisi nefs müçadelenizde Allah'ı Talla'ya yakınlaşmış olurlar ve hakikat yolunda Allah'ı Talla'ya varmış olurlar.
Canlar Dergahımız tüm hakk devrimçilerine ve dünya hakları için kutlu olsun.
Seyyit Fakiri-Fukara