Sohbet Sayfası 7


Değerli Canlar özümüz Fakiri Fukara olarak, Sohbete katılmak üzere olan tüm kardeşlerimi Allahın huzurunda selam'lıyorum.

Sohbet derin bir olaydır, içimizdekini dışarı vurma olayıdır, Sohbet olmayan yerlerde ilk Nefsin ve Şeytan'ın çemberinde dolaşmak gibi olur. Doğruları, Adaleti, Birliği, Yanlışı ve Yol erkanını konuşmak yüçe Allah'ın yanımız'da olması demektir ve bir hayat İbadeti sayılmaktadır.

Bu üç ölçümlü Deryamızda (Dünüya'da), Şeyhtanın çirit oyndığı alanda tüm İnsanlığı Ehlibeyt'in Sancağın ve son kurtuluş İslam- bayrağın altında, Ehlibey'tin doğruluğunda birleşmsidir.


__________________________________________________________

__________________________________________________________


Yazan: Sinan Toprak
Tarih: Perşembe günü, 13.09.2012, saat 19:19

Sevgili Seyyit Fakiri-Fukara

Göndermis oldugunuz email bugün aldim,çok tesekkür ederim.

-Size ayrica bir sorum daha olacak.Iranda ki akrabalarimizla görüstünüzmü?Bu konuda yazarsaniz memnun olurum.
-Ehli-Beyt ailesi anladigim kadariyla-Arap,iran,türkmen ve Kürt ...vs uluslarina karismis ve bugüne kadar devam etmistir.Sizin sayfaniz araciligiyla Türkmen oldugumuzu ögrenince,Horasan ile ilgili küçük bir arastirma yapmaya karar verdim.Horasanda Zaza diliy ve türkmence dili konusan halklari var olduguna video da sahid oldum.Oradaki Türkmenler ve Zaza lar dini ibadetlerini hemen hemen ayni sekilde bizim geleneklerimizdeki gibi yapmaktalar.Yani zazada Türkmende olma ihtimalimiz var gibi bir durum ortaya çikiyor.

Ehli-Beyt lerin atalarinin Arap kökenli olmasi ve gördükleri zulümlerden kaçarak baska uluslara siginip onlarin kültürleriyle bütünlesen ehlibeyt soyundan kisileri bir ulusa,bir kimlige baglamak nekadar dogrudur diye sormak istiyorum?
Ehi-Beyt tten geleb bir kisi ayni zamanda Kürt, arap-iranli-afganli-ve hindistanli olmasi gerekmiyormu?

-Ayrica anladigim kadariyla Islamin gerçek anlamda yayilmasi,Ehlibeyt ailesinin sürgün ve kaçislari esnasinda gelisiyor ve gittikleri yerlerde ocaklar Açarak düsüncelerini yaymalari bir kanit olarak gösterilebilinirmi?

-ITüm dünya ehlibeytlerinin bulusmasi için yapilan bir çalismalar varmi?
-Baba ilyas ile ilgili hangi kitaplari önririrsiniz?



Cevap:

Değerli Canlar

Seyyit Sinan Toprak can Dervişimizin yukarda sormuş olduğu haklı sorularını ve açıklık getirlmesi gerken konulardan birisi olan Ehlibeyt'in müçadelesi, göçü, maneviyeti ve kısa tarihi açıklanması zamanı gelmiş diye düşünüyorum ve kendisi bu soruları sorduğundan dolay Yüçe Hüüdaahh ondan razı olsun.

Nerden başlayacağımı o kadar zor olmaması gerekir, çünkü Hz. Muhammed (a.s) Ehlibeyt'in hakında hangi millete bağlı olduğu konusunda bizlere bilinçli bir şekilde bir işaret bildirmiştir bir cümle ile o da.

Ben Arabım, ama arab benden değil!

Söylenen derin bir anlam taşıyan, bu çümle ' ben arabım, ama arab benden değil', açaba neydi bu eleştiri? Yoksa ayrıştırma, Hz. Muhammed ne biliyordu ki, bu ayrıştırmayı ve eleştiriyi böyle açık bir şekilde kendisi Ehlibeyt'ine açıklamış olması gerekmektedir ki, bize böyle ve bu şekilde bizim zamanımıza kadar aktarılmış ve ulaşmıştır.
Bir kısım insan bu çümle ile arabların yaramaz bir toplum olarak nitelendirdiğini ve yorumlamış olduğunu biliyorsuz, ama bizler bilmemiz gerekmez mi? Hz.Muhammed'in, insanlar hakında böyle bir düşünçeye varması mümkünatı olamaz, çünkü Hz. Muhammed tüm varlığın Peygamberi'dir ve bu konuda Allah tarafından böyle bir fikir ve zikir edilmediği için Müsaade olmadığından dolay, bunu beyinimizden ve kalbimizden silmemiz gerekmektedir, ama bunu da unutmamak
gerekmektedir ki, arabların Emevi felsefesini baskı zoruyla sömürü düzenini kabul edelim ama genede dün ve bugün ayrılmamış ve Vahabilikte Hz. Muhammed döneminde ki İslmiyet ile ve Hz. Muhammed vefaatından sonra İslmiyet Hiçbir ahlakası olmiyan lafta bir İslamiyet anlayışı yaratılmış ve bu anda ki halli ile içi boşaltılmış bir sünni ve Yezid'in ve Muaviye'nin temelindeki bir Emevi, Arab Karaliyetin felesefesi olan Vahabi anlayışı Hiçbir şekilde insanlığa yakışmıyan halkları bölen bir anlayıştır ve hakk iyen bir sistem haline gelmiş lafta bir İslam anlayışı ortaya çıkmış ve geçmişte nasıl Ehlibeyt'in ve 12 İmamların katliamlarına engel olmamış ise, bugün de alevi felsefesine karşı hamleler yapmakta ve dünya haklarını bir savaşa süreklemektedir, genede bu çümlenin ' ben arabım, ama arab benden değil' bir başka anlamı daha olması gerektiğini düşünüyorum.

Hz.Muhammde, Ehlibeyti'ne geçmiş ve geleçek konusunda haberdar etmiştir , bu çümle ile yeni bir kapı açmıştır, açaba bu kapı hangi yola varması konsunda kısa olarakta bize işaretler vermiştir. Müsaade ederseniz kısa olarak değinmek istiyorum.

Hz. Hüseyin Kerbalullah'dan biliyoruz ki, Hür'ün kendisi yezid'in ordusundan ayrılmış ve kerbela'da şehit düşen Hz.Hüseyin'in yanında yer alarak, şehit olmuş ve Hz. Hüseyin'den , Cennet bekasına göç etmesine Allah'ı Tala'ya dua ederek yalvarmıştır ve yiğit bir türkmen oğlu olduğu, hakk yolunda mücadele etiğini ve şehit olarak Cennet bekasına ulaşması konusunda dua belirtmiştir ve Hz. Peyagamber'de Hadis'lerinde Türkmen toplumu hakında dua etiğini bilmek'teyiz.

Bunu da bilmekteyiz ki Hz. Ali kendi oğluna, Halife Hz. Ömer Deylem devletinin (Türkmen Devleti) kralın kızı ve oğlu hesir düşürerek, hesir pazarında satılmak üzere iken, Hazireti Ali bırakmamış ve kendi oğluna 2.İmam Hasan'a, Deylem kralının kızını serbest bırakarak nihkalandırmıştır ve Türkmenlernen münasebetleri böyle bir şekilde başlamıştır ve ayreten Peygamberin arab olduğu nerden beli?

Bir düşünmek gerekir ki Hz. Muhammed soy itibarı Hz. İsmail'e ve Hz. İbrahime bağlı olduğu Soy seçeresinden belidir ve Hz. İbrahim kime bağlı olduğunu araştırtımamızı geriye doğru bir bakalım nereye kadar bizi götüreçektir.


















Değerli dervişim Seyyit Sinan Toprak,
İdris peygamberden bu zamana kadar M.ö: 4000 yıllından tahki bu zamana kadar M.s: 2012 yıllına kadar nice uygarlıklar oluşmuş ve yok olmuştur ve biz ve ilmin kendisi Adem (a.s)'dan tahki İdris (a.s) 'ma kadar kaç yıl geçtiğini bilmemektedir, ançak tahmin yapa biliyoruz yukardaki vermiş olduğumuz tarih rakamlar sadeçe bir çizelge olarak kulana bilirsin, bu araştırmalar bizimle beraber ilim dünyasında yeniden ortaya çıkaçaktır.
İlk bilinen uygarlık Sümer uygarlığı olduğunu işaret etmektedir bilimin Arkeoloji araştırmalarından sonra çok sıırların açıklanmasına doğru gitmekteyiz.
Arkeoloji kazılarında 1 million sene ve daha ilerisine insan kemiklerinin bulunduğu ida edilmektedir ve daha sı Sümer'lerin olmadan önçe insanlık uygarlıkları vardı bunu da anlatan gene sümer arkeoloji kazılarından bazı gerçekleri (Zecharia Sichtin, Jason Martell, lloyd Pye) international bilim açıklamaktadır bizçe biraz abartılı olsa bile bazı gerçekleri için de saklı tutmaktadır.

Değerli Canlar bütün konuları temelden almak gerekmektedir biz Türkmüyüz, Kürtmüyüz, Ermenimiyiz, Arapmıyız veya başka bir milletenmiyiz, ne önemi var hepimiz insanız, ama nasıl bir insan ve nasıl bir toplumuz? Bunun bençe iki katogorisi vardır

İnsani Kamil = Dört kapı, kırkmakamı uyguliyan, Hakk'tan yana olan ve sömürü düzenlerine karşı çıkan insan veya toplumu kamil'dir.

İnsani Cahil = Dört kapı, kırıkmakamı uygulamiyan, Hakk'tan yana olmiyan ve sömürü düzenleriyle ( Emperiyalizimle ) strateji birlikler oluşturanlar insani ve toplumu cahil'dir bençil ve egoistir.

Değerli canlar biz defalarça yazıdık ve gene yazmakta usanmıyaçağız biz Hakikat Sisteminden yanayız, yani sınırların ve sınıfların olmadığı bir dünya yaratmaktan yanayız.
Bu anlayış Kalu Bela'dan, Hz.Adem (a.s), Hz.İdris (a.s), Hz.Nuh (a.s), Hz.İbrahim (a.s), Hz. İsa (a.s) ve Hz.Muhammed'den, tahki yaşadığımız 2012'ye kadar Hakikat düzenin gerçekleşmesi için müçadelle verilmektedir.


Bu aşamalar içinde bir başka bir gerçek daha var bunu da işlemek gerekmektedir.


( M.ö: 4000 yıl ) İdris peygamber (a.s) (Henoch) tanrı yolunda yürüdü sonra göke doğru kayıb oldu, Tanrı onu 4.Cennet-ün naim'e koydu.


Metuşelah (a.s) ( mettu) İdris peygamber oğlu. Malakat-ül hermes öğütler kitabı oğluna bırakmıştı.

İdri Peygambere bir bakalım kimdir kendisi ?

Kur’ân-ı kerîm’de ismi geçen peygamberlerden.
Şit aleyhisselamın torunlarındandır. Asıl ismi Ahnûh veya Hanûh’tur.
Kur’an-ı kerim’de İdris diye bildirildi. Kendisine peygamberlik, hikmet ve sultanlık verildiği için “Müselles bin-Ni’me” (kendisine üç nîmet verilen) de denilmiştir. Babasının adı Yerd, annesinin adı Berre veya Eşvet’tir. Babil’de veya Mısır’da Münif denilen yerde doğduğu rivayet edilmiştir. Kendisine otuz sayfa kitap verildi. Diri olarak göğe kaldırıldı.
adem aleyhisselamdan ve Şit aleyhisselamdan sonra insanlar madden ve mânen bozuldular. İdris aleyhisselam, içinde yaşamış olduğu, Kabil’in evladından bir topluluğa peygamber olarak gönderildi. Her türlü isyan, kötülük ve günahın işlendiği bu topluluğa Allahü tealanın emir ve yasaklarını bildirdi ve Allahü tealaya kulluk etmeleri gerektiğini sabırla anlattı. Allahü teala ona otuz sayfa kitap gönderdi.


İdris Peygamber diğer isimleri: Tevrat'a ve İnçil'de Ahnûh veya Hanûh’tur.
Mısır dilindeki adı ise Thot 'tur Eski Yunanlar Hermes Trimegistes diye söz edilir.

Trimegistes, Üç kez bilge demektir. Eski Romalılar'da (Latinler'de) ondan Merkür Trimegistes olarak söz etmişlerdir.

Görmekteyizki İdris peygamber kendisinin bir bilge bir insan olduğu , simyanın, astronominin, tıbbın, felsefenin ve şimdiki bilgeliğin kurucusu (Yani: Fizik, matamatik, bioloji ve bütün bilimin ana dalını oluşturmuştur) olarak söz edilir, ama bizim için İdris Peygamberin özel bir yeri var, çünkü kendisi Kalu bela'dan sonra Adem (a.s) ve Şit (a.s)'dan sonra Alevi felsefesinin bütün dinlerin anasıdır en ileri boyuta'ki öğretiçisidir Manevi ve Madı Felsefe açısından olsun büyük bir (inisiyatör) Derviş'dir, bir mürşiti kamildir. İdris peygamber kendisinin dergah'ı birkaç yerde oluşturmuş ( Manevi, Madi ve Bilimin Üniversitesi)Sümer uygarlığın Mesopotamiyada, yani Babil'de ve Antik Mısır'da oluşturmuş.

Bu manevi dergahlarda irşad yoluyla (inisiyasyon yoluyla), kişi daha “ yetkin“ bir manevi bilime girmekte, 'üstün bir evren anlayışına ulaşmaktadır. Bu açıdan bakıldığında, ermişlik (irşad, inisiyasyon), en derin anlamıyla, bir çeşit ' Üstün ' İnsana/ Tasavvufta İnsani Kamil' olarak adlandırılan insana yükseliştir. Temel işlevi, kişinin, dış yaşamındaki her türlü koşullu durumunun ötesine geçmesini sağlamaktır, yani Şeriat kapısından, Tarikat kapısına, Marifet kapısından, Hakikat kapısından son olarak Sırrı Hakikat kapısına girmektir. Böylesi bir 'Yüceltme' eylemi, evrenin özündeki ' Büyük İyiliğin/Hüüdaahh'nın ' bireyde belirmesi, tanrısallığın insanda tezahürü olgusunu varsayar, Hakk, esitliğin ve ortak paylaşımın kendi hayatında uygular. Biz bunu böyle anlamaktayız insani kamil ve toplumu kamil oluşması için bir manevi bir felsefedir.
                                     


Tüm dünya İdris Peygamber'in binlerçe yıl biliminden ve felsefesinden etkilenmiş ve irşad yolun nasıl varılması konusunda toplumsal yolu seçen ve biryandan da dinlerin toplumsal yapısının sosyal/ ekonomi yapısının bir yanda zorba kralların, feodal kralların ve kapitalist/ emperialist hegümanıyaçıların olması neticesinde dinlerin sadeçe din olarak gözterilmekte ve bilimden uzak bir antirealist olarak hayal bir felsefi bir dünya olarak gösterilmekte ve içi gerçektende boşaltılmıştır.
İnsanlar çeşit, çeşit grublara bölünmüş, halklar bölünmüş ve küçük çekirdek Aile bile bölünmeye tabi tutulmuş bunu irşat'tan uzak olan negativ enerji ( azazil = şeyhtan) etkilenmesi denmektir.


Değerli canlar elimizde yeni toplumsal bir bilimin aşamasına gelmekteyiz var olan bölünmelerin ve sanki farklı bir görüş gibi görünen, asıl olarak birbirinin geliştirmesidir ve yanlış saptamada olsa bile gerçeğe Hakikat yoluna hizmet etmekten kurtulamaz, bunun adı da Mehdi Diyalektiği'dir.


Şimdiye kadar Peygamberler, Müccedidler ve İnisiyatörler (Dervişler) hepsi yer yüzünde kayıb olan cenneti dünya'da yaratmak amaçı ile yüçe gerçeği değişik açılardan toplumlara anlatmak istemişlerdir. Hükümdarları kabul etmemişlerdir veya kabul etmiş ve zaman içerisinde gerçeğin işlemesinde içi boşaltılmıştır.
Büyük uygarlıklar oluşmuş hepsi aynı kaderi paylaşmıştır Hakikat yolunun tekyanlı değerlendiren( Subjetivizim )ve dahasi Hakikat yolunu basbaya saptırılmıştır.


Dervişim Sinan Toprak can çok uygarlıklar gelip geçti hepsi bir müdet yaşam sürdü, çünkü o zamanki uygarlıklar ya Peygamberlerin (Mürşid'lerin), Müccedidlerin, Filizofların (inisiyatörlerin) yolundan giderek halkların çıkarlarını biraz da olsa gözetikleri için yaşam sürdüre bildiler.

Mehdi Diyalektiği
Bölmenin değil birleşmenin yanında olan bir felsefe'dir birliğin yanında olan direktir. Biz halkların yanında olan dervişleriz, bizler Seyyitler ister Hind halkları, Kürt halkları, Türk halkları, Alman halkları, Yahudi halkları, Afrika halkları, Amerika halkları, Avrupa halkları, Avusturya halkları ve Dünya halkları olsun biz herbirisinin için de kök salıcağız ve budaklanıçağız.
Karl Marx tarihsel diyalektiğin'de kısa olarak anlatacağız.

İlkel komunal toplum: Sınıfların ve Sınırların olmadığı bir çağ olarak bilinmekte. Üretim araçları ortaktır.

Köleçi toplum: Sınıfların ve Sınırların var olması ve bölünmesi. Üretim araçları köle sahibine ait idi

Feodal toplum: Sınıfların ve Sınırların var olması ve savaş vasitası ile bölünmesi. Üretim araçları Krallara ait onun vasitası ile feodal ağabeyliğe ait idi.

Serbest rakibetçi toplumda ( kapitalist toplum'da): Sınırların ve Sınıfların var olması ve savaş vasitası ile bölünmesi. Üretim araçların kapitalistlere ait olduğu ve Devlet üzerin deki hakimiyet , Sermaye ait olaçaktır.

Emperialist/ kapitalist toplumda : Emperialistler, meta ihracatı yapan kapitalistler sermaye ihracatı yapan Emperialistlerin karşısında hakimiyetini kayıb ederek zayıflanmıştır ve Sınırların ve Sınıfların var olduğu ve Devlet üzerindeki hakimiyet Emperializime doğru kaymıştır.

Hakikat Çağı: Toplumların ve halkların sınırların ve sınıfların olmadığı bir dünya için bir adım olacaktır Hakikat Çağ içerisinde. 


1.Aşama bütün varlığın, doğanın tabiatın ve İnsan hakk'ların öğrenmesi, kavranması ve uygulanması gerekiyor.

2.Aşama Mürşidin'in yolunda gitmesi gerekiyor ve ondan paylaşım toplumunu öğrenmesi ve uygulamasını kavrıyaçak.

3.Aşama Mürşidin'in yolunda paylaşmayı kavradıktan sonra Hakk'ın maneviyeti tam kavramak için öğrenmesi ve kavraması gerekir.

4. Aşama Hakk'ın maneviyeti kavradıktan sonra Madi dünya'dan ayrılan toplumsal evliyaların olan bir dünya, bir cennet yaratılmış olaçaktır.

Kalkıp şimdi ben kürdüm, türküm, almanım, ermeniyim dimenin ne kadar yakışık olacağı konusunda şüpheliyim, çünkü zamanın gerisindeki olan bir felsefe, yani kapitalizimin gelişim gösterdiği 1800 yıllarında ki feodalizime karşı bir ileriçilik tasarlıyan yapısı olan nostalgiden yani geride kalmış Kapitalizimin ileriçiliği yitirilmiş ve şimdi Emperialist sistemini ne kadar daha uzatırız ve ne kadar Hakikat Çağını erteleye veya unutura biliriz müçadelesi verilmektedir ve ortadoğu'da bunun için savaşlar planlanmakta ve uygulanmaya konuldu AKP sayesinde, ama nafile ortadoğu halkları bu haksız savaşlara karşı, yani emevi ve vahabi geriçiliğine karşı çıkaçaktır ve onun kıvılçımlarını biz görmekteyiz.
Hz. İsa'nın bir sözü var, kim Hakk'ın yolunda giderse o benim annem, babam, kardeşim ve kızkardeşimdir, yoldaşım'dır ve hakikat yolunda can yoldaşım'dır demiştir. Ehlibeyt Hiçbir zaman kalkıp halkı sömüren bir sistemin içinde hiçbir zaman yer almamıştır tahki Adem'den bu zamana kadar bütün Peygamberler bile destek olmamıştır tam tersine karşı bir tavır sergiliyerek bir devrimçi bir yapı ve halkları aydınlatan bir yolun temsilçisi olarak görmektedir kendisini. Halklar seçerede gördüğümüz kadar kardeştir ve onun için yolun Nur'ları bu çağın gelmesinde Hakk'ın izni ile Mehdi Diyalektiğine dayanarak halkların birleşimine yanayız, çünkü dünya halkların kurtuluşu ançak bu temelde olaçağını net bir şekilde söylemek mümkündür. Yazan: Seyyit Fakiri Fukara

Değerli Dervişim Sinan Toprak, senin sormuş olduğun soruların bazı soruların yukardaki seçerelerde araştırmalarımızda cevaplandırmış olmaktayız, ama genede  geleçek bir dönem içinde 2. bölümde senin sormuş olduğun soruların bire bir  cevaplandıraçağım.

Daha net bir şekilde çeşitli İmparatorların yani feodal ekonomi sistemindeki topluluklar, kapitalizimin gelişimi ile yeni sınırların gelişmesi ve ulus/ devlet milletlerin oluşumuna ve imperatorlar yıkılmasına gidilmesi ve her ulusun ve milletin kendi kader tayın hakını taleb ederek  öne sürmüş oldukları:

                                                                 1- Dil birliği

                                                                 2- Kültür birliği

                                                                 3- Toprak birliği

                                                                 4- Ekonomi birliği

Yeterli görerek devlet/ ulus kurma hakına sahib olarak,  onun haklı ulusal müçadelesine girerek, kendine devlet kurma hakına sahib görmektedir. Nasıl bir Sosyal/Ekonomiye sahib devlet oluşumuna girmektedir, tabiki kapitalizimin ve Emperial bir ekomomi sistemi içerisinde hirarşik bir sistem içerisindeki yerini alıçaktır.

Ya Emperial devlet, ya Sömürge bir devlet veya Yarı Sömürge- Yarı Feodal bir devlet yerini alıçaktır, şimdi biz türk diyersek ne yazar, kürt diyersek ne yazar, bizler uyanmadıktan sonra sömüriye karşı cevap veremedikten sonra hangi ulustan olursam olim, işte o zaman insanlıktan vazgeçmiş olurum ve kendimi aldatmış olurum. Bizim müçadelemiz kürt, türk, alman veya amerikan olma müçadelemiz değildir bizim müçadelemiz İnsani kamil olmaktır ve onun vermiş olduğu felsefe temelinde hakk müçadelesini verme amaçındayız, o da Emperializme karşı olan müçadeleden geçer.

2. Bölüm de ehlibeyt'in hangi toplumlar içerisinde kendi yolunu ve felsefesini Hakk'ın yörengesine koyarsa o halklarla müçadele etmeye meçbur kalmıştır, Ehlibeyt'in temeli Sümerlerin içerisinde çıkmıştır diyerek bu bölümü böyleçe kapatıyorum. Yazan: Seyyit Fakiri Fukara.