Mehdi Dergah
                   ve
    Ehlibeyt Alevi Ocaklar Birliği
                 EAOB

                                             18.06.2014

Hakk'ın yolundan vazgeçenler


Ebu Sufiyan'ın, Maviyan'ın ve Yezid'in felsefesi kapitalizim'le ve Emperiyalizim'le eş değerdedir, Şeytan'nın felsefesini güden ve aynı amaça hismet edendir, insanları sömüren, ezen, ezilen insanlara katliam yapan, gerçek hakk'ın yolundan ayrılmış ve ataizim felsefesini güden bir anlayıştır, insan sevgisini kalbinde bulundurmiyan boş bir gövdedir.


Bunların orta yolcuları da vardır, ne zaman tekelçi kapitalistler kendileri zor duruma düşdüğü an, o zaman orta yolcuları göreve çağırmaktalar, aynısı (M.S) 600 ve 700 yıllarında hz. Muhammed (s.a.s) zamanın da Ebu Bekir, Ömer ve Osman, Ebu Sufiyan'nın yanında yer alan ve kısa bir zaman sonra baktılarki Hz. Muhammed (s.a.s) halkın içinde vermiş olduğu Hakk'ın bilgilerini, ayetlerini ve hakikatını bildiren ve ezilen halkın kurtuluşu için çoğunluğu tarafından kabul gören fikirleri, Ebu Bekir, Ömer ve Osman tarafından ön görülmiş ve Hz. Muhammed'i peygamber kabullenmişlerdir, diğer taraftan Ebu Sufiyan ile ilişkilerini hiç bir zaman bozmamışlar ve çıkarları için Ehlibeyt'in yanında göstermelik taraf belirlemişlerdir.


1980 yıllarında baktığımızda ortayolcu düşünme kapitalist sistemin ve kendilerine Marksist diyen görüşlerin tam ortasına kendilerini yerleştirmiş ve her ipte oynaya bileçek kapasite haline gelmiş, kendi menfaatini gerçekten toplum menfaatinden kendisine önçelik veren, tipik bir geri nefs birikimidir . Kapitalist kültürün bir artığıdır ve hiç bir zaman kalkıp paylaşım bir toplumun geleçeğine hizmet vermek istemezler, ançak bağımsız bir Alevi halkın ve halkların çıkarlarına ters düşen baraj olarak vasifesini yerine getirmek ve kapitalizime ve emperiyalizim'e hizmet vermekten kaçınmamaktadır ve kendisini kurnazça gizlemektedir ve hiç bir zaman kendisi Ehlibeyt'in felsefesini paylaşım bir toplumun oluşturması için fedakarlık yapmıyaçaktır.


Gerçek halkın birliğini sağlamak ve onun çıkarlarını savunmak için paylaşım bir toplumun oluşmasını temellerini atmak lazım, sadeçe romantik bir devrimçilik yetmez ve halkı kurbanlık koyun görmemek lazımdır, devrim çidi bir iş dir ve bu yola girildiği an geri dönüşü olmiyan kesinlikle halkların birliğini oluşturmak sadeçe bir alevi toplumun, pirin ve mürşidin görevi değildir ezilen tüm türkiye halkların ve dünya halklarında görevidir.



Gelelim oportonist orta yolcularımıza bunlar hangi örgütlerdir, birinçisi bunları ayıklıyalım nasıl bir köylü kadını süt'ü ayıklıyıb: Peynir, yağ ve yoğurt ürünleri kazanıyorsa, bizde öyle ayıklıyalım ve peynirin çeşitlerini belirleyelim ve sadeçe bir kaç tanesini konumuza örnek olarak sayaçağız: Lor peyniri, saç peyniri, tulum peyniri, küp peyniri, çökelek, kaşar peyniri, vs,vs..., yağdan'da ve yoğurtan'da bu kadar çeşitlerini göre biliriz, bir geriye dönük hatırlayın 1960'lardan 1980 dönemine kadar kendisine sol ve devrimçi diye adlandıran 100'den fazla örgüt sayısını olduğunu, o gün yaşıyan bilir.

Bizde ayıkladıktan sonra sadeçe bir kaç önderi saymak isteriz:

İbrahim kaypakkaya, Deniz Gezmiş ve Mahir Çayhan.

İbrahim kaypakkaya kurmuş olduğu : TKP-ML ve onun ordusu TİKKO.

Deniz Gezmiş kurmuş olduğu : TKHO.

Mahir Çayhan : Devrimçi yol


Bunların içinde % 95'i Alevi toplumuna mensup, % 5 Türkiyeli süni toplumuna mensup dağılan bir gerçeklikdir, ama bunu da söylemek gerekirki kendisine alevi ve süni diyen devrimçi adlandıran solcular gerçekçi değillerdi, çünkü kendileri hiç bir devrim yapma terçübesi olmiyan şahıslar kendilerine sosyalist veya komünist olarak bildirirlerdi ve bunun içinde gerçektende bir art niyet olmadığını bilinirdi ve gurubçuluk yapılmazdı, bundan dolayda Alevi toplumu büyük bir katılımla, saten alevi toplumuna yabançı olmıyan paylaşım felsefesini benimsemiş ve Faşist Kemalizimi yıkmak amaçı ile bu üç öndere çoçuklarını emanet eylemişlerdir. Zaman içinde bakıldığında Marksist ataist bir fikir ile, onu bile kavramadan Ehlibeyt'in felsefesini ve böyleçe Aleviliğe karşı tavır takınmış ve öbür tarafdan ulusalçılık artırılmış ve orta yolçular devreye girmiş ve yavaş, yavaş yukarda saydığımız üç önderin fikirlerini bile saldırmaya saptırmaya başlamışlardır ve bir taş ile 10 kuş vurmaya çalışmaktadırlar, onlar için bu zor bir iş değildir, her ipte oynuyaçak bir orta yolçu kapasitesindedirler.


Bir baktığımızda asıl saldırı Alevilik ve Ehlibeyt felsefesine olan saldırıdır kendilerine alevi diyen ama alevilik ile hiç bir alakası olmiyan orta yolçu ne aleviliği beli nede devrimçiliği, onun paylaşım anlayışına olan saldırıdır, bir yandan baktığımızda Seyyidlerin siyasi, ekomomik ve Hakk'ın manevi bilgisine sahib olmadığından, Alevi toplumunu kendini zamanın şartlarına yeterli hazırliyamadığından dolay faşist baskılara ve katliamlara çevap veremedi ve nasıl cevap vermesini de bilmiyordu? Diyemeyiz, çünkü kendileri Marksist ve küçük burjuva örgütleri içerisinde eğitim görmüş, ama alevi felsefesinden uzaklaşarak kendisine en büyük zararı vermiştir ve bugün baktığımızda orta yolçular, AABF içerisinde palazlanmışlar, aynı çem vakfında ve Alevi Dersim federasiyonlarında olduğu gibi Aleviliği asimile ve emperiyalizim'e bağlanarak kendileri Alevi felsefesini sabote etmektedirler .


Biz bu orta yolçuları düşkün ilan ediyoruz. AABF ve diğer kendilerine Alevi Federasiyonum diyen gurubları hepsini katarak genel düşkün ilan ediyoruz ve sadeçe, ve sadeçe kendi özel çıkarları için değil, tabiki ortak strateji birliği temellerinde, avrupa kapitalislerin ve emperialistlerin çıkarları için de müçadele vermektedirler.


Genel baktığımızda orta yolçuların, asimile edilmiş bu örgütler içerisinde çıkmışlardır.


TKHO ( Tükiye Halkın Kurtuluş Ordusu) ve Devrimçi yol önderleri 1966-68 yılarında FKF (Fikir Kulüpleri Federasyonu) içerisinden örgüt haline gelmiş ve erken faşist devletin askeri ile ve polisi savaşıp ve müçadele vererek, yakalanıp veya müçadele içerisinde katedilmişlerdir, bu iki örgütünde devrim yapma strateji içerisinde olma, bir yandan da marksizimi savunan, ama kemalizimi göz ardı etmeyen bir felsefesinden çıkamadılar ve milli burjuvazi ile ilişkilerini kurarak, devrimçi yapılarını kayıp etiler ve avrupa'da kendilerine yer buldular, Alevi yapısını kendilerine siper yaparak kitlesel çıkar sağlamak istemişlerdir, kendilerine kar kalaçağına umuyorlar. AABF kendilerine Alevi kitlesi önderi olarak tabir ederler, hangisinin Piri var, hangisi taliblik görevini yerine getiriyorlar, hangi Seyyid kendisine dede diye biliyor, çünkü diyemez vasıfları ve ocak manevi yapıları düşmüştür ve yoktur.


AABF kalkıp Mehdi Dergah'ın karşısında Alevi toplumununu tutsak tutmasınlar ve Ehlibeyt'in felsefesinden saptırmasınlar, bırakın Seyyitleri kendi gönlünçe konuşsunlar, ama bakıyoruz onlarda bir kısmı kendilerine benzetmişler, sizinle kala, kala bir ata sözü var 'yüzüm yüzüme baka baka kararır' bunu da siz yapmasanız ortayolçu felsefesinden ayrılmış olursunuz, bir yandan kapitalistlere ve Avrupa Emperiyalizime söz vermiş olduğunuz strateji işbirliğinizden oluçağınızdan dolay alevi toplumunu, sadeçe Türk faşist devleti içerisinde sadeçe AKP'i hedef göstermek yanlıştır, tüm türk faşist sistemi içerisinde olan CHP, MHP, BDP ve HDP partilerini alt üst etmek ve paylaşım toplumunu oluşturmak Ehlibeyt'in gereklerindedir, zaten sizin öyle bir hedefiniz yoktu ve hiç bir zaman 1968'den, tahki 1980 yıllarına kadar olmadı ve kıyamete kadar da olmiyaçak.


Hadisi size Rivayetlerde aydınlataçak cevabı sunmak isteriz.

Abdülaziz bin Müslim der ki:

Mevlâmız imam Rıza aleyhisselam ile birlikte Merv’de idik. Biz bir cuma günü mescid'de arkadaşlarımızla toplanmıştık. İmamet konusunda tartıştılar ve bu konudaki ihtilafların çokluğundan bahsettiler, ben de imam Rıza aleyhisselam’ın huzuruna giderek halkın tartışmasını ona arzettim. O da tebessüm ederek buyurdu ki:


“Ey Abdülaziz! Halk farkında olmadan kendi görüşlerine kandılar. Doğrusu Allah azze ve celle, Resulünün vefatından önce dinini onun için kâmil kıldı ve ona içinde herşeyin açıklandığı Kur’anı nazil etti. Onda helali ve haramı hadleri ve hükümleri ve halkın ihtiyaç duyduğu herşeyi kemali ile açıkladı. Ve Allah azze ve celle buyurdu ki: “ما فرّطنا في الكتاب من شيء ” “Biz Kur’an’da zikredilmedik birşey bırakmadık.”[1] Ve onun ömrünün sonlarındaki vedâ haccında ona şöyle nazil etti: “Bugün sizin için dininizi kâmil kıldım ve sizlere nimetimi tamamladım, ve din olarak islama sizler için razı oldum.”[2] İmamet, dininin tamamlanmasıdır. Resulullah vefat etmeden önce ümmetine dinin maarifini açıkladı ve onlara yollarını aydınlattı ve onları hak din üzerine bıraktı ve Ali aleyhisselam’ı onlara bir bayrak ve imam olarak karar kıldı. Ümmetin ihtiyaç duyduğu herşeyi açıkladı. Öyleyse her kim Allah’ın, dini kamil kılmadığını söylerse; Allah’ın kitabını reddetmiştir ve o, kafirdir.


Onlar ümmetin içinde imametin yerini ve kadrini biliyorlar mı ki, kendilerinin imam seçmelerini caiz görüyorlar? Şüphesiz imametin kadri yücedir ve şanı azimdir, en yüce mekandadır ve çevresi menolunmuştur, ona dalmak çok uzak ve imkansızdır ki halkın akıllarıyla ona ulaşmaları ve onun hakkında görüş belirtmeleri veya kendilerinden imam seçmeleri imkansızdır.


Rivayetin içerisinde hadisin anlamını ve terçümesi( Tefsiri) 8. İmam Rıza aleyhisselam’ın Abdülaziz bin Müslim tarafından anlatması ve zamanımıza şahit ve konuyu bize yakınlaştırmasıdır.


Resulullah'ın vefatından üç ay önçe gadr-i humdaAli aleyhisselam’ın halife'liğini ve velayetini kabul etmelerini istemiş ve kabullenmişlerdir ve vasiyetinde ' size iki emanet bırakıyorum birisi Allah azze ve celle vahi etmiş olduğu Kuran ve Ehlibeyt'im dir, ona sarılın ve onun yolunu bırakmayın demiştir.

Doğruyu, yanlışı, helalı ve haramı belirliyen yolun hakikatın gerçekleşmesi uygulanması için Hakk'ın yeryüzünde kendi mürşidine ihtiyaçı vardır ve Dünya'nın manevi yapısını kavramış bir velayat elçisini Ehlibeyt'in soy sinçiri içerisinde dünya'nın direkleri olan sırrı kelam tarafından korunmuş ve yeri geldiğinde, İmamiyet yolunun kati ve kati engelenmiyeçeği konusunda hadislerde:


Bugün sizin için dininizi kâmil kıldım ve sizlere nimetimi tamamladım, ve din olarak islama sizler için razı oldum.”


Demesi ve din (Felsefenizi yani adaletinizi) kamil kıldım ( Doğru gördüm) ve nimtimi tamamladım ( Sırrı alemde meleklernen sizin yolunuzun istikametinizi belirledim), ve din olarak islamı sizlere için razı oldum ( Din=Paylaşım felsefenizi olarak, İslamiyet= paylaşım bir devleti, idareyi ve iktidar da olmanızı razi oldum)


'Halk farkında olmadan kendi görüşlerine kandılar'.


Halk farkında olamadan kendi görüşlerine kandılar ve nefsine karşı duramdılar ve bireysel çıkarları için halkın paylaşım iktidarını, Şeytan'nın vermiş olduğu dini, yani felsefesini kabullendiler ve Hakk'ın yolundan ayrılıp yezidin yolundan gidip ve Allah'ın adaletinden ve Kitabın'dan çıkmışlardır ve reddetmiştlerdir, o bir kafirdir, diye Yüçe Hakk böyleçe hitap etmiştir.

Yüçe Hakk'ın bilimini biliyorlarmı ki? Kalkıp kendilerine bir İmam (Mürşid veya Hakk'ın velayetini) yerini ve doğruluğunu kavramadan seçmelerini, ançak ve ançak kendi çıkarları oldukları için, Şeytan'nın İmamı'nı seçmede teredüt etmezler, ançak Hakk'ın İmam'ı konusunda paylaşım birliğini oluşturmasında kati ve kati kabullenmedikleri için onların bu konuda, kimin önder olma konusunda karar veremezler, çünkü Hakk'ın idaresine bağlı olduğu için, kimsenin bu konuda karar vermesi ve seçmesi caiz değildir.


Hakk'ın belirlemiş olduğu Din = Felsefe vardır.

Hakk'ın belirlemiş olduğu İslam = Ortak paylaşım devlet biçimi vardır.


Ve onun İmam'ı, Velayeti ve Müşidi Mehdi aleyhisselam vardır, Hakk ona dinini kamil kılmıştır ve islamiyet nimetini ona tamamlamıştır.


Tabi ki bugünkü Süniler kendilerine Müslüman ve İslam diye bilirler, biz bu İslamı ve Müslüman'lığı bilmiyoruz ve tanımıyoruz.

Onlar bu dört İmamlarını ve mehzebilerini belirlediler: Yani Hanifiliği, Şafiliği, Hambeliği ve Malikiliği hak görüyorlar, bizler Ebu Sufiyan'ın, Maviyen'in ve Yezidin yolunda ki bu lafta İslam tariflerini baskı ile Halife olan Al Harun Reşit tarafından uygulanmaya koyulan ve Kuran'in içeriğinden sapan bu Yezid'leri desteklenmesi, bir amaçı vardır gerçek olan ve Ehlibeyt'in soy zinçiri içinde olan 6. İmam Cafer-i Sadık, Hakk Tala nimmeti tamamladı, paylaşım felsefesini yani İslamı temiz kıldı ve Velayetini dünya üzerinde yer ve gök kabul gördü için, ona karşı Süniler sahte İmamlarını devreye koydular ve İmam Çafer-i Sadık'ı devre dışı bıramak istediler, ama buna layık olamadılar gene yukardaki hadisi tekrarlamaya uygun görüyorum.


Onlar ümmetin içinde imametin yerini ve kadrini biliyorlar mı ki, kendilerinin imam seçmelerini caiz görüyorlar? Şüphesiz imametin kadri yücedir ve şanı azimdir, en yüce mekandadır ve çevresi menolunmuştur, ona dalmak çok uzak ve imkansızdır ki halkın akıllarıyla ona ulaşmaları ve onun hakkında görüş belirtmeleri veya kendilerinden imam seçmeleri imkansızdır.


Bugün AABF ve AABK pir talib ilişkilerini kavramamakta direniyor ve yanlış uygulamalarla halkın bilgisini asimile yapmaktan çekinmiyorlar ve yetmiyormuş gibi, başında oturan zat velayet gibi davranıyor ve zaten yanlış olan bir örgütleme, iyiçe alevilikten uzaklaşıyor, çünkü Alevilikte en azından seyyid olması gerekiyor, ona bile tahmüleri yok ve laft kendilerine Dedeler Kurulu adlandıran düşkün seyyidlerin bir nevi kendileri Dedeler Kurul başkanını ve yönetim kurularını seçertiler, çaiz olmadığı halde ve Hakk'ın seçmediği velayetini, nasıl olurda onlar kabul görürler.


Mehdi Dergahın vekileri AABF'nin birkaç Akm'lerinde sohbetlerde bulundu ve her birinde AABF yönetim de olan ortayolçuların negatif felsefesini Dergahımıza karşı iftiralar, küfürler ve bizden nasıl korktuklarını his etik, çünkü kendilerin Alevi felsefesini kavramadıklarını anladıkları için bizleri tehşir mayetinde hareketler yaparak bizi soyhutlamak istemektedirler.


Korkmazınlar biz onların Alevi Kültür Merkezlerini zapt etmekte niyetimiz yoktur, sadeçe kendisine aleviyim diyen ve hakk tarafından seçilen ve kabul gören Kaim olan Nur'un, Mürşidin ve Velayetin'in yanında yer alacaktır ve kendilerine boş AKM'lerinde bol,bol ortayolçular kendi, kendilerine halay çeksinler ve gelenleri keyfiyle teşir etsinler, biz her AKM'lerin bulunduğu şehir- lerde onların karşısında Ehlibeyt Alevi Ocaklar Birliğin talibleri tarafından isteneçektir. Zaten AABF'nin bu kadar imkanları olmasına rahmen her olayın gerisinde kalarak çevab veremez durumdalar, çünkü onlar bu vazifen'in onlara büyük geldiğini farkında oldukları için ve Alevi halkın çahil bir toplum olmadığını bildiklerinden dolay zaten Alevi halkı böyle düşünmekte başka alternatif olmadığından veya bilmediklerinden dolay, zorunulu kabullenmiştir, ama bu saaten sonra zor olaçaktır Alevi halkını zapt etmek, teredütle davranıyorlar ve Kaimın ortaya kendisini atması ile halk yavaş, yavaş ve bazi ortayolcular AABF yön değiştireçektir bizlere katılmak isteyeçeklerdir, .


Ehlibeyt Alevi Ocaklar Birliğin'den

Seyyid Fakiri Fukara